Passionately İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Passionately İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Passionately Nedir?

Passionately, Türkçe karşılığıyla “içtenlikle, tutkuyla” anlamına gelir. Bu kelime, bir işe veya bir kişiye karşı yoğun duygular besleyerek hareket etmek için kullanılır.

Örnek Cümleler:

1. She spoke passionately about her love for art. (Sanata olan aşkı hakkında içtenlikle konuştu.)
2. He worked passionately on his novel for three years. (Romanına üç yıl boyunca tutkuyla çalıştı.)
3. The singer performed the song passionately, moving the audience to tears. (Şarkıcı, şarkıyı içtenlikle söyledi ve seyircileri gözyaşlarına boğdu.)
4. She passionately defended her beliefs in the debate. (Debatta inançlarını içtenlikle savundu.)
5. He hugged her passionately, unable to contain his love any longer. (Ona içtenlikle sarıldı, artık aşkını tutamazdı.)
6. The actor played the role passionately, completely losing himself in the character. (Aktör, rolü içtenlikle oynadı ve karakterin içine tamamen girdi.)
7. The chef cooked the dish passionately, using only the freshest ingredients. (Şef, sadece en taze malzemeleri kullanarak yemeği içtenlikle pişirdi.)
8. She pursued her dreams passionately, never giving up despite the challenges. (Hayallerini içtenlikle takip etti ve zorluklara rağmen asla vazgeçmedi.)
9. The athlete played the game passionately, giving it his all until the very end. (Sporcu, oyuna içtenlikle girdi ve son ana kadar tüm gücünü verdi.)
10. She sang passionately at the concert, captivating the entire audience. (Konserde içtenlikle şarkı söyledi ve tüm seyircileri kendine hayran bıraktı.)
11. The artist painted the canvas passionately, expressing his emotions through each brushstroke. (Sanatçı, tuvali içtenlikle boyadı ve her fırça darbesiyle duygularını ifade etti.)
12. He spoke passionately about his charity work, inspiring others to get involved. (Hayır işleri hakkında içtenlikle konuştu ve diğerlerini de dahil olmaya teşvik etti.)
13. The couple danced passionately, lost in each other’s embrace. (Çift, birbirlerine sarılıp kaybolmuş şekilde içtenlikle dans ettiler.)
14. The teacher taught the lesson passionately, making the subject come alive for her students. (Öğretmen, dersi içtenlikle öğretti ve öğrencileri için konuyu canlandırdı.)
15. She wrote the book passionately, pouring her heart and soul into every page. (Kitabı içtenlikle yazdı ve her sayfaya kalbini ve ruhunu döktü.)
16. The activist fought passionately for social justice, dedicating her life to the cause. (Aktivist, toplumsal adalet için içtenlikle savaştı ve hayatını bu amaç için adadı.)

17. The musician played the instrument passionately, creating a beautiful melody that touched the hearts of all who listened. (Müzisyen, çalgıyı içtenlikle çaldı ve dinleyen herkesin kalbine dokunan güzel bir melodi yarattı.)
18. He wrote the poem passionately, pouring his emotions onto the page. (Şiiri içtenlikle yazdı ve duygularını sayfaya döktü.)
19. The dancer performed the routine passionately, moving with grace and precision. (Dansçı, rutini içtenlikle sergiledi ve zarafet ve hassasiyetle hareket etti.)
20. She hugged her children passionately, grateful for the love and joy they brought into her life. (Çocuklarına içtenlikle sarıldı ve hayatına getirdikleri sevgi ve neşeden dolayı şükran duydu.)