Earshot İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Earshot İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Earshot Nedir?

Earshot, bir kişinin duyabileceği maksimum mesafedir. Genellikle, bir kişinin sese cevap vermesi veya bir konuşmayı anlaması için gereken mesafe olarak tanımlanır.

Örnek Cümleler:

1. I can hear you because you’re within earshot. (Seni duyabiliyorum çünkü konuştuğun mesafede bulunuyorsun.)
2. She whispered in his earshot. (O, onun kulaklarına fısıldadı.)
3. He yelled as loud as he could to make sure he was within earshot. (Sesini mümkün olduğunca yüksek çıkardı, böylece duyulabilecek bir mesafede olduğundan emin oldu.)
4. The sound of the church bells was within earshot. (Kilise çanlarının sesi kulak mesafesindeydi.)
5. The teacher told the students to stay within earshot so they could hear her instructions. (Öğretmen, öğrencilerin talimatlarını duyabilmeleri için kulak mesafesinde kalmalarını söyledi.)
6. He was too far away to be within earshot. (Kulak mesafesinde olmak için çok uzaktaydı.)
7. The crowd was so loud that even those within earshot couldn’t hear each other. (Kalabalık o kadar gürültülüydü ki, kulak mesafesinde olanlar bile birbirlerini duyamadı.)
8. She spoke in a soft voice, barely within earshot. (O, hafif bir sesle konuştu, neredeyse kulak mesafesinin dışındaydı.)
9. He called out to his friend, hoping he was within earshot. (Arkadaşına seslenerek, kulak mesafesinde olmasını umdu.)
10. The sound of the ocean was within earshot of their campsite. (Denizin sesi, kamp yerlerinin kulak mesafesindeydi.)
11. She listened carefully for any sounds within earshot. (Kulak mesafesindeki herhangi bir sesi dikkatlice dinledi.)
12. He could hear the rustling of leaves within earshot. (O, kulak mesafesindeki yaprakların hışıltısını duyabildi.)
13. The police officer instructed the witnesses to stay within earshot so they could hear his questions. (Polis memuru, şahitlerin sorularını duyabilmeleri için kulak mesafesinde kalmalarını talimat verdi.)
14. They set up their camp within earshot of a nearby waterfall. (Yakındaki bir şelalenin kulak mesafesinde bir kamp kurdular.)
15. She called out to her lost dog, hoping he was still within earshot. (Kaybolan köpeğine seslenerek, hala kulak mesafesinde olmasını umdu.)
16. The sound of the train was within earshot, indicating it was coming soon. (Trenin sesi kulak mesafesindeydi, yakında geleceğini gösteriyordu.)
17. He stood silently, listening for any sounds within earshot. (O, kulak mesaf

18. The tour guide made sure to stay within earshot of all the members of the group. (Rehber, grubun tüm üyelerinin kulak mesafesinde kalmalarını sağladı.)
19. The children played within earshot of their parents so they could keep an eye on them. (Çocuklar, ebeveynlerinin kulak mesafesinde oynadılar, böylece onları gözlemleyebildiler.)
20. She walked briskly, hoping to put some distance between herself and anyone within earshot. (Hızlı adımlarla yürüdü, kulak mesafesinde olan herhangi birinden uzaklaşmayı umarak.)

(Hepsini koyu mavi renkle yazdım)