Outsize İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı
Outsize İle İlgili Cümleler
Outsize, “standart ölçülerden daha büyük olan” anlamına gelir.
- She struggled to find clothes that fit her outsize figure. (O, bedenine uygun kıyafetler bulmakta zorlandı.)
- The company specializes in outsize garments for larger customers. (Şirket, daha büyük müşteriler için büyük beden kıyafetlerde uzmandır.)
- He always felt self-conscious about his outsize feet. (O, daima büyük ayaklarından dolayı kendini utangaç hissederdi.)
- The store had a limited selection of outsize clothing. (Mağazada sınırlı bir büyük beden giyim seçeneği vardı.)
- The outsize piano dominated the small room. (Büyük piyano küçük odada baskındı.)
- The outsize portions at the restaurant were too much for me to finish. (Restorandaki büyük porsiyonlar benim bitirmem için fazlaydı.)
- The outsize package was too big to fit in my mailbox. (Büyük paket benim posta kutuma sığmıyordu.)
- She needed an outsize bed to accommodate her tall frame. (O, uzun boylu yapısını sığdırmak için büyük bir yatağa ihtiyacı vardı.)
- The outsize luggage was difficult to carry through the airport. (Büyük boyutlu bagaj havaalanında taşınması zordu.)
- The outsize chair was perfect for the oversized guest. (Büyük boyutlu sandalye, aşırı büyük konuk için mükemmeldi.)
- The outsize sculpture was an impressive sight. (Büyük boyutlu heykel etkileyici bir görüntüydü.)
- The outsize vehicle barely fit in the narrow street. (Büyük araç dar sokakta zorlukla sığdı.)
- He had to buy an outsize helmet to fit his large head. (O, büyük kafasına uyacak büyük bir kask satın almak zorunda kaldı.)
- The outsize plant required a lot of space to grow. (Büyük boyutlu bitki büyümek için çok fazla alana ihtiyaç duydu.)
- The outsize dog towered over the other animals at the park. (Büyük köpek parktaki diğer hayvanların üzerinde yükseliyordu.)
- She felt embarrassed about her outsize hips. (O, büyük kalçalarından dolayı utanıyordu.)
- The outsize telescope allowed them to see the stars in greater detail. (Büyük teleskop, yıldızları daha ayrıntılı olarak görmelerine izin verdi.)
- The outsize shirt hung loosely on his thin frame. (Büyük gömlek, ince yapısında gevşek duruyordu.)
- The outsize couch took up most of the living room space. (Büyük kanepe, oturma odasının çoğunu kapladı.)
- She needed an outsize wedding dress for her big
day. (O, büyük günü için büyük bir gelinlik ihtiyacı vardı.)
(Note: The last sentence was cut off. Here is the full sentence again: She needed an outsize wedding dress for her big day.)
Hemen Yorum Yaz