Opaque İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Opaque İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Opaque Nedir?

Opaque, “şeffaf olmayan, opak” anlamına gelen bir İngilizce kelime olarak kullanılır. Bir nesne veya yüzey üzerinden ışık geçirgenliği düşük veya hiç yoksa opak olarak nitelendirilir.

Örnek Cümleler:

1. The window was opaque, I couldn’t see through it. (Pencere opaktı, içinden göremiyordum.)
2. The paint has an opaque finish. (Boya opak bir görünüme sahip.)
3. The fog was so dense that it made the air opaque. (Sis o kadar yoğundu ki hava opak hale geldi.)
4. The curtains were made of an opaque material. (Perdeler opak bir malzemeden yapılmıştı.)
5. The ink was too opaque, I had to dilute it with water. (Mürekkep çok opaktı, suyla seyreltmek zorunda kaldım.)
6. The building had opaque walls that kept the heat out. (Bina, ısıyı dışarıda tutan opak duvarlara sahipti.)
7. The glass was opaque due to the condensation. (Cam, yoğuşmadan dolayı opak hale gelmişti.)
8. The mask was made of an opaque material to protect the wearer’s identity. (Maske, giyicinin kimliğini korumak için opak bir malzemeden yapılmıştı.)
9. The photographer used an opaque filter to capture the perfect shot. (Fotoğrafçı mükemmel çekimi yakalamak için opak bir filtre kullandı.)
10. The coating on the sunglasses was opaque, blocking out the sun. (Güneş gözlüklerindeki kaplama opak olduğu için güneşi engelliyordu.)
11. The room was lit by an opaque lampshade, creating a soft glow. (Oda, yumuşak bir ışık yaratan opak bir lambader ile aydınlatılmıştı.)
12. The artist used opaque paints to create a bold effect. (Sanatçı cesur bir etki yaratmak için opak boyalar kullandı.)
13. The writing was illegible due to the opaque ink. (Yazı, opak mürekkepten dolayı okunaksızdı.)
14. The clouds were so opaque that the sun was completely hidden. (Bulutlar o kadar opaktı ki güneş tamamen gizlenmiş

    olmuştu.)

15. The company’s financial records were opaque and difficult to understand. (Şirketin finansal kayıtları opak ve anlaşılması zordu.)
16. The artist used an opaque projector to enlarge the image onto the canvas. (Sanatçı, görüntüyü tuvale büyütmek için opak bir projektör kullandı.)
17. The security guard couldn’t see through the opaque bags. (Güvenlik görevlisi opak çantaların içinden göremedi.)
18. The car’s tinted windows were opaque from the outside. (Arabanın tonlu camları dışarıdan opak görünüyordu.)
19. The vase was made of opaque glass, hiding the flowers inside. (Vazo, içindeki çiçekleri gizleyen opak camdan yapılmıştı.)
20. The opaque language used in the legal document was difficult for the average person to understand. (Hukuki belgede kullanılan opak dil, orta düzeydeki kişiler için anlaşılması zor oldu.)
21. The artist used an opaque white paint to cover up the mistakes. (Sanatçı hataları örtmek için opak beyaz boya kullandı.)