Onerous İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Onerous İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Onerous Nedir?

Onerous, ağır yük, zahmetli ve sıkıntılı anlamlarına gelen bir sıfattır.

Örnek cümleler:

  1. The onerous task of cleaning the entire house fell on me. (Evdeki tüm işlerin ağır yükü bana düştü.)
  2. The new regulations placed an onerous burden on small businesses. (Yeni yönetmelikler küçük işletmelere ağır bir yük getirdi.)
  3. The contract had some onerous clauses that were hard to comply with. (Sözleşmede yer alan bazı ağır maddeler uyulması zor olan maddelerdi.)
  4. Studying for the bar exam was an onerous task for her. (Avukatlık sınavına hazırlanmak onun için zahmetli bir görevdi.)
  5. The company faced onerous financial penalties for violating safety regulations. (Şirket, güvenlik yönetmeliklerini ihlal ettiği için ağır finansal cezalarla karşı karşıya kaldı.)
  6. The project was onerous and required a lot of hard work. (Proje ağır yüklüydü ve çok çalışma gerektiriyordu.)
  7. The onerous task of taking care of her sick mother left her exhausted. (Hastalıkla boğuşan annesine bakmak ağır bir yük olduğu için o da çok yorgun düştü.)
  8. The tax code is so onerous that many people hire accountants to help them file their taxes. (Vergi kanunu o kadar zor ki, birçok insan vergilerini dosyalamalarına yardımcı olması için muhasebeci tutuyor.)
  9. The onerous process of obtaining a visa deterred many people from traveling abroad. (Vize almak için gereken ağır süreç birçok insanın yurt dışına seyahat etmesini engelledi.)
  10. The onerous responsibility of raising three kids on her own was challenging for her. (Üç çocuğu tek başına büyütme sorumluluğu onun için zorlu bir görevdi.)
  11. The company had to comply with onerous environmental regulations. (Şirket ağır çevre yönetmeliklerine uymak zorundaydı.)
  12. The onerous journey to the summit of the mountain required a lot of physical and mental strength. (Dağın zirvesine tırmanmak için gereken ağır yolculuk çok fazla fiziksel ve zihinsel güç gerektirdi.)
  13. The onerous task of organizing a charity event was made easier with the help of volunteers. (Bir hayır etkinliği düzenleme zahmeti, gönüllülerin yardımıyla kolaylaştırıldı.)
  14. The onerous requirements for the job made it difficult to find qualified candidates. (İş için gereken ağır şartlar nitelikli aday bulmayı zorlaştırdı.)
  15. The onerous amount of paperwork required for the loan application was overwhelming. (Kredi başvurusu için gereken a
  1. The onerous amount of paperwork required for the loan application was overwhelming. (Kredi başvurusu için gereken ağır miktarda evrak yığını eziciydi.)
  2. The onerous process of obtaining a building permit delayed the construction project. (Yapı izni almak için gereken zahmetli süreç, inşaat projesinin gecikmesine neden oldu.)
  3. The onerous task of training new employees was made easier with the use of technology. (Yeni çalışanların eğitimi zahmetli bir işti, teknolojinin kullanımı ile kolaylaştırıldı.)
  4. The onerous workload of the employees caused burnout and high turnover rates. (Çalışanların ağır iş yükü, tükenmişlik sendromuna ve yüksek işten ayrılma oranlarına neden oldu.)
  5. The onerous traffic during rush hour made it difficult for commuters to get to work on time. (Yoğun trafik, işe gidip gelenleri zamanında işlerine ulaştırmakta zorluk yaşattı.)
  6. The onerous nature of the job made her reconsider her career choices. (İşin zahmetli yapısı, kariyer seçimlerini yeniden düşünmesine neden oldu.)

(Türkçe karşılıkların yazılması için yeterli karakter sınırı yoktu, sonraki cümlelerde tamamlandı.)

Bu yazıya ilk yorumu sen yaz!

Hemen Yorum Yaz

Adını veya rumuzunu yazabilirsin.