Dishonourableness İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı
Dishonourableness
Dishonourableness, kişinin itibarını zedeleyen, saygınlığını azaltan veya ahlaki değerleri çiğneyen bir davranış veya durumun niteliğidir.
Örnek cümleler:
- His actions were full of dishonourableness. (Onun eylemleri tamamen saygısızca idi.)
- The dishonourableness of his behaviour left a bad taste in everyone’s mouth. (Davranışlarının saygısızlığı herkesin ağzında kötü bir tat bıraktı.)
- The dishonourableness of the company’s practices caused a public outcry. (Şirketin uygulamalarının saygısızlığı bir halk ayaklanmasına neden oldu.)
- I cannot condone such dishonourableness in my workplace. (İşyerimde böyle bir saygısızlığı hoş göremem.)
- The politician’s dishonourableness was revealed in the scandal. (Skandalda politikacının saygısızlığı açığa çıktı.)
- The dishonourableness of his actions led to his downfall. (Eylemlerinin saygısızlığı onun çöküşüne neden oldu.)
- The dishonourableness of the company’s management caused many employees to quit. (Şirketin yönetiminin saygısızlığı, birçok çalışanın istifa etmesine neden oldu.)
- The dishonourableness of cheating in exams cannot be overlooked. (Sınavlarda kopya çekmenin saygısızlığı göz ardı edilemez.)
- His dishonourableness tarnished the reputation of his family. (Onun saygısızlığı ailesinin itibarını lekeledi.)
- The dishonourableness of the decision was evident to all. (Kararın saygısızlığı herkese açıktı.)
- The dishonourableness of his words hurt her deeply. (Sözlerinin saygısızlığı ona derinden zarar verdi.)
- The dishonourableness of plagiarism cannot be tolerated in academic writing. (Akademik yazıda intihalin saygısızlığı hoş görülemez.)
- His dishonourableness made it difficult for him to find work. (Onun saygısızlığı iş bulmasını zorlaştırdı.)
- The dishonourableness of the company’s actions led to a loss of trust among consumers. (Şirketin eylemlerinin saygısızlığı, tüketiciler arasında güven kaybına neden oldu.)
- She refused to be associated with the dishonourableness of the scheme. (O, planın saygısızlığı ile ilişkilendirilmeyi reddetti.)
- The dishonourableness of his behaviour was in stark contrast to his public persona. (Davranışlarının saygısızlığı, halk önündeki imajıyla keskin bir tezat oluşturuyordu.)
17
- The dishonourableness of the company’s treatment of its employees was a major factor in the strike. (Şirketin çalışanlarına yönelik saygısızlığı, grevin önemli bir faktörüydü.)
- There is no excuse for the dishonourableness of stealing. (Çalmak gibi saygısızlığın bir bahanesi yoktur.)
- His dishonourableness was evident in his complete disregard for the law. (Onun saygısızlığı, yasaya tamamen aldırmazlığı ile açıkça ortadaydı.)
- The dishonourableness of the decision caused a rift within the organization. (Kararın saygısızlığı, organizasyon içinde bir ayrılık yarattı.)
Hemen Yorum Yaz