Nonchalantly İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı
Nonchalantly Nedir?
Nonchalantly, Türkçede “umursamaz bir şekilde” anlamına gelir. Kişi veya davranış için kayıtsız bir tavır sergilemek anlamında kullanılır.
Örnek Cümleler:
- He nonchalantly tossed the ball over his shoulder. (O, topu umursamaz bir şekilde omuzuna attı.)
- She nonchalantly sipped her coffee and checked her phone. (O, kahvesini umursamaz bir şekilde yudumladı ve telefonunu kontrol etti.)
- He nonchalantly shrugged off the criticism. (O, eleştiriyi umursamaz bir şekilde reddetti.)
- She nonchalantly walked into the meeting room and took a seat. (O, umursamaz bir şekilde toplantı odasına girdi ve yerine oturdu.)
- He nonchalantly tossed his coat onto the chair. (O, ceketini umursamaz bir şekilde sandalyeye attı.)
- She nonchalantly told him she didn’t care. (O, umursamaz bir şekilde ona umursamadığını söyledi.)
- He nonchalantly flicked his cigarette onto the ground. (O, sigarasını umursamaz bir şekilde yere attı.)
- She nonchalantly smiled and continued with her work. (O, umursamaz bir şekilde gülümsedi ve işine devam etti.)
- He nonchalantly leaned against the wall and checked his watch. (O, umursamaz bir şekilde duvara yaslandı ve saatin kontrol etti.)
- She nonchalantly flipped through the magazine. (O, umursamaz bir şekilde dergiyi karıştırdı.)
- He nonchalantly told her he was leaving. (O, umursamaz bir şekilde ona ayrılacağını söyledi.)
- She nonchalantly waved goodbye and walked away. (O, umursamaz bir şekilde el salladı ve uzaklaştı.)
- He nonchalantly ignored the warning and continued. (O, umursamaz bir şekilde uyarıyı görmezden geldi ve devam etti.)
- She nonchalantly hummed a tune while she worked. (O, umursamaz bir şekilde işine devam ederken bir ezgi mırıldandı.)
- He nonchalantly tossed the keys onto the table. (O, umursamaz bir şekilde anahtarları masanın üstüne attı.)
- She nonchalantly brushed off the dirt from her pants. (O, umursamaz bir şekilde pantolonundaki tozu silkti.)
- He nonchalantly replied that he didn’t know. (O, umursamaz bir şekilde bilmediğini yanıtladı.)
- She nonchalantly leaned back in her chair. (O, umursamaz bir şekilde sandalyesinde geriye yaslandı.)
- He nonchalantly strolled down the street. (O, umursamaz bir şekilde sokağa doğru yürüdü.)
Türkçe Karşılıkları:
- umursamaz bir şekilde
- umursamaz bir şekilde
- umursamaz bir şekilde
- umursamaz bir şekilde
- umursamaz bir şekilde
- umursamaz bir şekilde
- umursamaz bir şekilde
- umursamaz bir şekilde
- umursamaz bir şekilde
- umursamaz bir şekilde
- umursamaz bir şekilde
- umursamaz bir şekilde
- umursamaz bir şekilde
- umursamaz bir şekilde
- umursamaz bir şekilde
- umursamaz bir şekilde
- umursamaz bir şekilde
- umursamaz bir şekilde
- umursamaz bir şekilde
- umursamaz bir şekilde
Hemen Yorum Yaz