Nasty İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı
Nasty Nedir?
Nasty İngilizce bir sıfatdır ve “hoş olmayan, pis, kötü, çirkin, nezaketsiz” gibi anlamlara gelir.
Örnek Cümleler:
- Nasty weather ruined our plans for the day. (Kötü hava, günümüzün planlarını mahvetti.)
- The smell coming from the kitchen was nasty. (Mutfaktan gelen koku iğrençti.)
- He made a nasty comment about her appearance. (Onun görünümü hakkında kaba bir yorum yaptı.)
- The politician’s nasty behavior was exposed by the media. (Politikacının rezil davranışları medya tarafından açığa çıkarıldı.)
- The soup tasted nasty because it had gone bad. (Çorba iğrenç tadıyordu çünkü bozulmuştu.)
- She gave me a nasty look when I asked her a question. (Ona bir soru sorduğumda, bana kötü bir bakış attı.)
- The hotel room was nasty and not at all what we were expecting. (Otel odası berbat ve hiç beklediğimiz gibi değildi.)
- He has a nasty habit of interrupting people when they speak. (İnsanlar konuşurken onları kesme kötü bir alışkanlığı var.)
- The music coming from the party next door was nasty and loud. (Komşu partisinden gelen müzik gürültülü ve kötü idi.)
- He has a nasty scar on his forehead from a childhood accident. (Çocukluk kazasından dolayı, alnında çirkin bir yara izi var.)
- The dog had a nasty temperament and would often bite strangers. (Köpeğin kötü bir mizacı vardı ve sıklıkla yabancılara ısırırdı.)
- She had a
nasty cough that wouldn’t go away. (Gitmeyen şiddetli bir öksürüğü vardı.)
- He wrote a nasty message on the bathroom wall. (Tuvalet duvarına iğrenç bir mesaj yazdı.)
- The company had a nasty reputation for mistreating its employees. (Şirket, çalışanlarına kötü davranmakla üzücü bir üne sahipti.)
- He had a nasty fall and broke his arm. (Düşüp kolunu kırdığında ciddi bir düşüş yaşamıştı.)
- The smell in the fridge was nasty and made us want to throw everything out. (Buzdolabındaki koku iğrenç ve her şeyi çöpe atmak istedik.)
- The student had a nasty habit of cheating on exams. (Öğrencinin, sınavlarda kopya çekme kötü bir alışkanlığı vardı.)
- The coach gave the team a nasty lecture after their loss. (Takım kaybettikten sonra koç, takıma sert bir konuşma yaptı.)
- The comedian made a nasty joke that offended many people. (Komedyen, birçok insanı rahatsız eden bir kötü şaka yaptı.)
- The cat had a nasty scratch on its paw from fighting with another cat. (Başka bir kediyle kavga ettiği için kedinin ayağında ciddi bir çizik vardı.)
Hemen Yorum Yaz