Mundane İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Mundane İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Mundane Nedir?

Mundane kelimesi sıradan, olağan, basit anlamlarına gelir.

Örnek Cümleler:

  1. My mundane routine includes waking up at 6 am, making breakfast and going to work. (Sıradan rutinim 6’da kalkmak, kahvaltı yapmak ve işe gitmekten oluşuyor.)
  2. I find washing dishes to be a very mundane task. (Bulaşık yıkamayı çok sıradan bir iş olarak bulurum.)
  3. The movie was so mundane that I fell asleep halfway through it. (Film o kadar sıradandı ki yarısında uyuya kaldım.)
  4. She had a mundane job as a data entry clerk. (O, veri girişi katipliği gibi sıradan bir işi vardı.)
  5. The mundane existence of the villagers was disrupted by the arrival of a new factory. (Yeni bir fabrikanın gelişiyle köylülerin sıradan hayatı altüst oldu.)
  6. My weekend plans are pretty mundane; just cleaning the house and running some errands. (Hafta sonu planlarım oldukça sıradan; sadece evi temizlemek ve bazı işleri halletmek.)
  7. I like to spice up my mundane wardrobe with colorful accessories. (Sıradan giyim tarzımı renkli aksesuarlarla canlandırmayı severim.)
  8. His mundane conversation bored me to tears. (Onun sıradan konuşması beni gözyaşlarına boğdu.)
  9. After years of mundane jobs, she finally decided to follow her passion and become an artist. (Yıllarca sıradan işlerde çalıştıktan sonra, sonunda tutkusunu takip etmeye ve bir sanatçı olmaya karar verdi.)
  10. The book was full of mundane details about the character’s daily life. (Kitap, karakterin günlük hayatıyla ilgili sıradan detaylarla doluydu.)
  11. He found the office environment to be too mundane for his liking. (Ofis ortamını beğenmedi, çok sıradan buldu.)
  12. Her mundane haircut didn’t suit her adventurous personality. (Sıradan saç kesimi, maceracı kişiliğine uygun değildi.)
  13. The mundane sound of the alarm clock woke me up. (Alarm saatinin sıradan sesi beni uyandırdı.)
  14. The mundane task of folding laundry was made more enjoyable with some music. (Çamaşırları katlama gibi sıradan bir iş, müzik eşliğinde daha keyifli hale getirildi.)
  15. The artist turned mundane objects like cardboard boxes into beautiful sculptures. (Sanatçı, karton kutu gibi sıradan nesneleri güzel heykellere dönüştürdü.)
  16. I don’t want to live a mundane life, I want to travel the world and have adventures. (Sıradan bir hayat yaşamak istemiyorum, dünyayı gezmek ve maceralar yaşamak istiyorum.)
  17. His mundane jokes didn’t make anyone laugh. (Onun sıradan ş
  1. The scientist spent years studying mundane details about the behavior of ants. (Bilim adamı, karıncaların davranışlarıyla ilgili sıradan detayları yıllarca çalışarak inceledi.)
  2. The food at the restaurant was good, but the atmosphere was quite mundane. (Restorandaki yemekler iyiydi, ancak atmosfer oldukça sıradandı.)
  3. I don’t mind doing mundane tasks if it means I can help others. (Başkalarına yardım edebilirsem sıradan işler yapmaktan hoşlanmam.)

Bu yazıya ilk yorumu sen yaz!

Hemen Yorum Yaz

Adını veya rumuzunu yazabilirsin.