Mumble İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Mumble İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Mumble İle İlgili Cümleler

Türkçe Anlamı: Mumble, söylenen şeyleri anlaşılır bir şekilde ifade etmekte zorlanmak veya belirsiz bir şekilde konuşmak anlamına gelir.

  1. I couldn’t understand what he was saying because he was mumbling. (Konuştuğu şeyi anlayamadım çünkü mırıldandı.)
  2. She mumbled something under her breath as she walked away. (Uzaklaşırken bir şeyler mırıldandı.)
  3. The speaker was so nervous that he began to mumble. (Konuşmacı o kadar gergindi ki mırıldanmaya başladı.)
  4. He always mumbles when he’s tired. (O yorgun olduğunda her zaman mırıldanır.)
  5. The actor mumbled his lines and the audience couldn’t hear him. (Aktör mırıldanarak konuştu ve seyirciler onu duyamadı.)
  6. My grandfather tends to mumble when he talks, but we understand him anyway. (Dedem konuşurken mırıldanma eğilimindedir, ama yine de onu anlarız.)
  7. She mumbled an apology and quickly left the room. (Özür diledi ve hızla odadan çıktı.)
  8. The shy student would often mumble during class discussions. (Utangaç öğrenci sınıf tartışmaları sırasında sık sık mırıldanırdı.)
  9. The teacher asked him to speak up because he was mumbling. (Öğretmen onun mırıldandığı için daha yüksek sesle konuşmasını istedi.)
  10. I wish he wouldn’t mumble so much because I can’t understand him. (Onun çok mırıldanmasını istemem, çünkü onu anlayamıyorum.)
  11. When she gets nervous, she tends to mumble her words. (Heyecanlandığında, sözcükleri mırıldanma eğilimindedir.)
  12. The sound system was so bad that the singer was forced to mumble her lyrics. (Ses sistemi o kadar kötüydü ki şarkıcı sözlerini mırıldanmak zorunda kaldı.)
  13. He was so drunk that he was just mumbling nonsense. (O kadar sarhoştu ki sadece saçmalık mırıldanıyordu.)
  14. The interviewer couldn’t hear his answers because he was mumbling. (Mülakatçı cevaplarını duyamadı çünkü mırıldanıyordu.)
  15. The child was mumbling to himself while playing with his toys. (Oyuncaklarıyla oynarken kendine mırıldanıyordu.)
  16. She always mumbles when she’s angry. (Kızgın olduğunda her zaman mırıldanır.)
  17. The politician mumbled his way through the speech, leaving the audience confused. (Politikacı konuşmasını mırıldanarak yaparak seyircileri kafası karışık bir şekilde bıraktı.)
  18. He mumbled his phone number and I had

to ask him to repeat it several times. (Telefon numarasını mırıldandı ve birkaç kez tekrar etmesini sormak zorunda kaldım.)
19. The old man mumbled something unintelligible and shuffled away. (Yaşlı adam anlaşılmaz bir şeyler mırıldandı ve uzaklaştı.)

  1. She was so tired that she could only mumble a few words before falling asleep. (O kadar yorgundu ki uyumadan önce sadece birkaç kelime mırıldanabildi.)

Türkçe Karşılığı: mırıldanmak, homurdanmak, dalgınlıkla konuşmak, belirsiz konuşmak, anlaşılır bir şekilde ifade etmekte zorlanmak.

Bu yazıya ilk yorumu sen yaz!

Hemen Yorum Yaz

Adını veya rumuzunu yazabilirsin.