Moodily İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Moodily İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Moodily

Moodily, İngilizce bir sıfattır ve “huysuzca, suratsızca” anlamlarına gelir. Aşağıda moodily kelimesinin kullanıldığı örnek cümleler verilmiştir:

1. She was sitting moodily on the sofa, staring out of the window. (O, kanepede suratsızca oturuyordu, pencereden dışarıya bakıyordu.)
2. He answered moodily, his voice barely audible. (O, huysuzca cevap verdi, sesi neredeyse duyulmazdı.)
3. The sky was moodily grey, with no sign of sunshine. (Gökyüzü huysuzca griydi, hiçbir güneş işareti yoktu.)
4. She wandered moodily around the house, lost in thought. (Düşüncelere dalmış bir şekilde evde huysuzca dolaştı.)
5. He looked at me moodily, clearly annoyed with my behavior. (Huysuzca bana baktı, davranışımdan açıkça rahatsızdı.)
6. The child sat moodily in the corner, refusing to play with the other children. (Çocuk köşede huysuzca oturuyordu, diğer çocuklarla oynamayı reddediyordu.)
7. She sulked moodily after the argument with her friend. (Arkadaşıyla tartıştıktan sonra huysuzca surat astı.)
8. The dog moodily refused to eat his dinner, even though it was his favorite. (Köpek huysuzca, favorisi olmasına rağmen akşam yemeğini yemeyi reddetti.)
9. The teenager glared moodily at his phone, waiting for a message from his crush. (Genç, telefonuna huysuzca bakarak, ezberlemiş olduğu sevgilisinden bir mesaj bekliyordu.)
10. She sighed moodily, feeling frustrated with her lack of progress. (İlerleme eksikliği nedeniyle huysuzca içini çekti.)
11. He walked moodily through the park, lost in his own thoughts. (Kendine dalmış bir şekilde, parktan huysuzca geçti.)
12. She replied moodily, her annoyance clearly showing in her tone. (Huysuzca cevap verdi, siniri tonundan belli oluyordu.)
13. The room was lit moodily with dim lights, creating a gloomy atmosphere. (Odada karanlık ışıklarla huysuzca aydınlatılmış, kasvetli bir atmosfer yaratıldı.)
14. He slumped moodily in his chair, clearly not in the mood for conversation. (Konuşmak için açıkça ruh hali olmayan bir şekilde sandalyesinde huysuzca çöktü.)
15. She stared moodily at her reflection in the mirror, picking apart her flaws. (Aynada yansımasına huysuzca baktı, kusurlarını tek tek eleştirdi.)
16. He muttered moodily to himself, unhappy with how his day had turned out. (Gününün nasıl sonuçlandığından mutsuz olan

bir şekilde, huysuzca kendine mırıldandı.)
17. The rain fell moodily outside, creating a melancholic atmosphere. (Yağmur huysuzca dışarıda yağıyordu, hüzünlü bir atmosfer yaratıyordu.)

18. She pouted moodily, unhappy with the outcome of the game. (Oyunun sonucundan memnun olmayan bir şekilde huysuzca dudak büktü.)
19. He leaned against the wall moodily, lost in his own thoughts. (Kendine dalmış bir şekilde duvara huysuzca yaslandı.)
20. The cat lay moodily in the sun, refusing to be petted. (Kedinin suratsız bir şekilde güneşin altında yattı, okşanmayı reddetti.)

(Her example sentence is written in bold and blue, and the Turkish translation follows in regular font.)