Mellifluously İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Mellifluously İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Mellifluously Nedir?

Mellifluously, tatlı ve hoş bir şekilde söylemek veya çalmak anlamına gelen bir İngilizce sıfattır. Bir kişinin, müziğin veya konuşmanın hoş bir şekilde kulakları okşayan bir tonu veya sesi olduğunda kullanılır.

Örnek Cümleler:

1. The singer’s voice flowed mellifluously over the audience. (Şarkıcının sesi, izleyicilerin üzerinde tatlı bir şekilde aktı.)
2. She spoke mellifluously in a soothing tone. (Sakinleştirici bir tonla tatlı bir şekilde konuştu.)
3. The flute was played mellifluously, filling the room with beautiful music. (Flüt güzel müzikle dolu bir odaya mellifluously çalındı.)
4. The poet recited his poem mellifluously, capturing the audience’s attention. (Şair şiirini mellifluously okudu ve izleyicilerin dikkatini çekti.)
5. The pianist played the piece mellifluously, bringing tears to the eyes of the audience. (Piyano parçasını mellifluously çaldı ve izleyicilerin gözlerinde yaşlar oluştu.)
6. The radio announcer spoke mellifluously, putting the listeners at ease. (Radyo sunucusu tatlı bir şekilde konuştu ve dinleyicileri rahatlattı.)
7. She hummed mellifluously while doing her work. (İşini yaparken tatlı bir şekilde mırıldandı.)
8. The birds sang mellifluously in the morning. (Kuşlar sabahları tatlı bir şekilde şarkı söylerler.)
9. The water flowed mellifluously in the stream. (Su, dere içinde tatlı bir şekilde aktı.)
10. The wind chimes rang mellifluously in the breeze. (Rüzgar çanları esintide tatlı bir şekilde çaldı.)
11. The young girl’s laughter sounded mellifluously in the garden. (Genç kızın gülüşü bahçede tatlı bir şekilde yankılandı.)
12. The actor’s voice was mellifluous and calming. (Oyuncunun sesi tatlı ve sakinleştiriciydi.)
13. The harp was played mellifluously, creating a dreamy atmosphere. (Harp güzel bir atmosfer yaratarak mellifluously çalındı.)
14. The child’s voice was mellifluous and angelic. (Çocuğun sesi tatlı ve melek gibiydi.)
15. The waterfall sounded mellifluous as it cascaded down the rocks. (Şelale kayaların üzerinden düşerken tatlı bir şekilde ses çıkardı.)
16. The poet’s words flowed mellifluously, painting a beautiful picture in the listener’s mind. (Şairin sözleri tatlı bir şekilde aktı ve dinleyicinin zihninde güzel bir resim çizdi.)
17. The violin was played mellifluously, bringing a sense of peace to the room. (Keman, odada huzur hissi veren bir şekilde mellifluously çalındı.)

18. The gentle breeze rustled the leaves mellifluously, creating a relaxing atmosphere. (Hafif esinti, yaprakları tatlı bir şekilde hışırdattı ve rahatlatıcı bir atmosfer yarattı.)
19. The poet’s reading was mellifluous, with each word flowing into the next. (Şairin okuması tatlı bir şekildeydi ve her kelime birbirine akıcı bir şekilde geçti.)
20. The pianist’s fingers danced mellifluously across the keys, producing a beautiful melody. (Piyonistin parmakları tuşlarda tatlı bir şekilde dans etti ve güzel bir melodi çıkardı.)

Türkçe Karşılıkları:

1. tatlı bir şekilde akıtmak
2. sakinleştirici bir tonla tatlı bir şekilde konuşmak
3. güzel müzikle dolu bir odaya tatlı bir şekilde çalmak
4. tatlı bir şekilde şiir okumak
5. tatlı bir şekilde piyano çalmak
6. tatlı bir şekilde konuşarak dinleyicileri rahatlatmak
7. işini yaparken tatlı bir şekilde mırıldanmak
8. sabahları tatlı bir şekilde şarkı söylemek
9. tatlı bir şekilde dere içinde akmak
10. esintide tatlı bir şekilde çalmak
11. bahçede tatlı bir şekilde gülüşmek
12. tatlı ve sakinleştirici bir şekilde konuşmak
13. güzel bir atmosfer yaratarak tatlı bir şekilde harp çalmak
14. tatlı ve melek gibi bir şekilde ses çıkarmak
15. kayaların üzerinden tatlı bir şekilde ses çıkarmak
16. tatlı bir şekilde akarak güzel bir resim çizmek
17. huzur hissi veren bir şekilde tatlı bir şekilde keman çalmak
18. yaprakları tatlı bir şekilde hışırdatarak rahatlatıcı bir atmosfer yaratmak
19. tatlı bir şekilde okumak ve her kelimeyi akıcı bir şekilde geçmek
20. tuşlarda tatlı bir şekilde dans ederek güzel bir melodi çıkarmak.