Credence İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Credence İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Credence İle İlgili Cümleler

Credence, “inanç” veya “güven” anlamına gelen bir kelime olarak kullanılır.

  1. I have no credence in his promises anymore. (Onun sözlerine artık hiç güvenim yok.)
  2. She gave credence to the rumor without any proof. (Kanıt olmaksızın dedikoduya inandı.)
  3. The police did not give credence to his alibi. (Polis, onun suçsuz olduğuna dair alibisine inanmadı.)
  4. He has lost all credence in the eyes of the public. (O, halkın gözündeki tüm güvenini kaybetti.)
  5. The politician’s speech lacked credence and sincerity. (Politikacının konuşması güvenilirlik ve samimiyet yoksunluğu içeriyordu.)
  6. I have full credence in your ability to succeed. (Başarılı olabilme kabiliyetine tamamen inanıyorum.)
  7. The article was written with little credence given to facts. (Makale gerçeklere çok az güven vererek yazıldı.)
  8. She is known for her credence in astrology. (Astrolojiye olan inancıyla tanınıyor.)
  9. The scientist’s findings have been met with widespread credence. (Bilim adamının bulguları yaygın bir şekilde kabul edildi.)
  10. The jury gave no credence to the defendant’s testimony. (Jüri, sanığın tanıklığına güvenmedi.)
  11. He had to provide evidence to give credence to his claim. (İddiasını desteklemek için kanıt sunmak zorunda kaldı.)
  12. The company’s claims about their product were met with credence by consumers. (Şirketin ürünleri hakkındaki iddiaları tüketiciler tarafından güvenle karşılandı.)
  13. The argument lacks credence without supporting evidence. (Destekleyici kanıt olmadan tartışma güvenilir değil.)
  14. Credence is important in any relationship. (Her ilişkide güven önemlidir.)
  15. The witness’s testimony added credence to the prosecution’s case. (Tanığın ifadesi, savcılık vakanın güvenilirliğine katkıda bulundu.)
  16. His actions have destroyed any credence he had left. (Onun eylemleri kalan tüm güvenilirliğini yok etti.)
  17. The story was so unbelievable that it lacked credence. (Hikaye o kadar inanılmazdı ki güvenilir değildi.)
  18. She had to build up her credence with her colleagues. (Meslektaşlarıyla güvenini inşa etmek zorunda kaldı.)
  19. The expert’s opinion carried a lot of credence in the court. (Uzmanın görüşü mahkemede çok güvenilirdi.)
  20. Credence is a crucial element in any successful business. (Başarılı bir işletmede güvenilirlik önemli bir öğedir.)
  1. The student’s paper lacked credence due to its lack of sources. (Öğrencinin makalesi kaynak eksikliği nedeniyle güvenilirliğini kaybetti.)
  2. His credibility was called into question after his dishonest behavior. (Dürüst olmayan davranışlarından sonra güvenilirliği sorgulandı.)
  3. The company’s reputation for quality gave credence to their new product. (Kalite konusundaki ünü, yeni ürünlerine güvenilirlik kazandırdı.)
  4. Without credence, the rumor was quickly dismissed. (Güvenilirliği olmayan dedikodu hızlı bir şekilde reddedildi.)
  5. The report had a lot of credence, given that it was written by an expert in the field. (Alanında uzman biri tarafından yazılmış olması nedeniyle raporun güvenilirliği yüksekti.)
  6. His apology lacked credence, as he had made similar mistakes before. (Benzer hatalar yapmış olduğundan, özrü güvenilir değildi.)
  7. The eyewitness’s testimony carried a lot of credence in the trial. (Görgü tanığının ifadesi davada büyük bir güvenilirlik taşıdı.)
  8. The company’s track record of success gave credence to their ambitious plans for the future. (Geçmişteki başarıları, gelecekteki iddialı planlarına güvenilirlik kazandırdı.)
  9. The scientific study was conducted with rigorous methods, which added credence to its findings. (Sıkı yöntemlerle yapılan bilimsel çalışma, bulgularına güvenilirlik kattı.)
  10. His excuse lacked credence, as it was clearly a lie. (Açıklaması, açıkça yalan olduğu için güvenilir değildi.)

Bu yazıya ilk yorumu sen yaz!

Hemen Yorum Yaz

Adını veya rumuzunu yazabilirsin.