Mellifluous İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Mellifluous İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Mellifluous Nedir?

Mellifluous kelimesi, hoş ve tatlı bir şekilde akıp giden, kulakta hoş bir ses bırakan, sesi tatlı olan anlamlarına gelir.

Örnek Cümleler:

1. His mellifluous voice soothed the crying baby. (Onun tatlı sesi ağlayan bebeği yatıştırdı.)
2. The mellifluous sound of the waterfall filled the valley. (Şelalenin tatlı sesi vadiyi doldurdu.)
3. She had a mellifluous laugh that filled the room with joy. (Odaları sevinçle dolduran tatlı bir kahkahası vardı.)
4. The mellifluous melody of the violin filled the concert hall. (Kemanın tatlı melodisi konser salonunu doldurdu.)
5. The singer’s mellifluous voice captivated the audience. (Şarkıcının tatlı sesi izleyicileri kendine hayran bıraktı.)
6. The mellifluous scent of the flowers filled the air. (Çiçeklerin tatlı kokusu havayı doldurdu.)
7. His mellifluous words convinced me to change my mind. (Onun tatlı sözleri beni fikrimi değiştirmeye ikna etti.)
8. The mellifluous sound of the harp echoed through the castle halls. (Arpanın tatlı sesi kale koridorlarında yankılandı.)
9. The mellifluous hum of the bees filled the garden. (Arıların tatlı vızıltısı bahçeyi doldurdu.)
10. The actress had a mellifluous voice that suited her role perfectly. (Oyuncunun tatlı sesi rolüne mükemmel şekilde uydu.)
11. The mellifluous tone of the poem brought tears to her eyes. (Şiirin tatlı tonu onun gözlerine yaş getirdi.)
12. The mellifluous notes of the piano filled the room with a sense of calm. (Piyano’nun tatlı notaları odaları huzurla doldurdu.)
13. Her mellifluous words of encouragement lifted my spirits. (Onun tatlı teşvik sözleri benim moralimi yükseltti.)
14. The mellifluous sound of the birds singing filled the forest. (Kuşların tatlı şarkıları ormanı doldurdu.)
15. The mellifluous sound of the waves crashing against the shore was mesmerizing. (Kıyıya çarpan dalgaların tatlı sesi büyüleyiciydi.)
16. The singer’s mellifluous voice was the highlight of the concert. (Şarkıcının tatlı sesi konserin en önemli noktasıydı.)
17. The mellifluous sound of the wind chimes was soothing. (Rüzgar çanlarının tatlı sesi yatıştırıcıydı.)
18. The mellifluous sound of the piano accompanied her singing. (Piyano’nun tatlı sesi onun şarkı söylemesine eşlik etti.)
19. The mellifluous words of the poet painted a beautiful picture in my

mind. (Şairin tatlı sözleri benim zihnimde güzel bir resim çizdi.)
20. The mellifluous sound of the stream flowing through the meadow was peaceful. (Çayın, çimenliklerin arasından akarken çıkardığı tatlı ses huzurlu bir atmosfer oluşturdu.)