Low İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Low İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Low Nedir?


Low kelimesi Türkçe’de “düşük” anlamına gelmektedir.

  1. The temperature is low today. (Bugün hava sıcaklığı düşük.)
  2. He has low self-esteem. (Kendine güveni düşük.)
  3. The airplane is flying low. (Uçak alçaktan uçuyor.)
  4. The music volume is too low. (Müzik sesi çok düşük.)
  5. The low turnout at the event was disappointing. (Etkinlikte düşük katılım hayal kırıklığı yarattı.)
  6. The low price of the product attracted many customers. (Ürünün düşük fiyatı birçok müşteriyi cezbetti.)
  7. Her low-cut dress was not appropriate for the occasion. (Dekoltesi çok açık olan elbisesi olay için uygun değildi.)
  8. The low quality of the food was evident in its taste. (Yemeğin düşük kalitesi tadında belli oluyordu.)
  9. He speaks in a low voice so as not to disturb the others. (Diğerlerini rahatsız etmemek için düşük sesle konuşuyor.)
  10. The low pressure system will bring rain tomorrow. (Düşük basınç sistemi yarın yağmur getirecek.)
  11. She feels low after the breakup. (Ayrılıktan sonra moralı düşük.)
  12. The low beam headlights illuminate the road ahead. (Düşük ışın farlar önündeki yolu aydınlatır.)
  13. The company has a low turnover rate. (Şirketin işten ayrılma oranı düşük.)
  14. He’s in a low-paying job but enjoys it. (Düşük ücretli bir işte ama onu seviyor.)
  15. The low calorie diet helped her lose weight. (Düşük kalorili diyet kilo vermesine yardımcı oldu.)
  16. The low humidity in the room is making me thirsty. (Odadaki düşük nem beni susatıyor.)
  17. The company’s profits are at a historic low. (Şirketin karı tarihinin en düşük seviyesinde.)
  18. The low turnout at the polls was a concern for the candidates. (Seçimlerdeki düşük katılım adaylar için endişe kaynağıydı.)
  19. The low crime rate in the city is a testament to its safety. (Şehirdeki düşük suç oranı güvenliğinin kanıtıdır.)
  20. She has a low tolerance for spicy food. (Acılı yemeklere karşı düşük bir toleransı var.)
  1. The low battery indicator on his phone was flashing. (Telefonundaki düşük pil uyarı ışığı yanıp sönmeye başladı.)
  2. The car’s low gas mileage was a drawback for the buyers. (Aracın düşük yakıt ekonomisi alıcılar için bir dezavantajdı.)
  3. The low interest rate made it a good time to buy a house. (Düşük faiz oranı ev almak için iyi bir zaman yaptı.)
  4. The low number of attendees at the meeting was surprising. (Toplantıdaki düşük katılımcı sayısı şaşırtıcıydı.)
  5. The low water level in the river is causing concern for the farmers. (Nehirdeki düşük su seviyesi çiftçiler için endişe kaynağı.)
  6. The low light in the room made it difficult to read. (Odadaki düşük ışık okumayı zorlaştırdı.)
  7. The low-slung sports car looked sleek and stylish. (Alçak otomobil şık ve stil sahibi görünüyordu.)
  8. The low attendance at the concert was disappointing for the performers. (Konserdeki düşük katılım sanatçılar için hayal kırıklığı yarattı.)
  9. The low profile of the business meant that it was relatively unknown. (İşletmenin düşük profili nedeniyle nispeten bilinmiyordu.)
  10. The low sugar content in the dessert made it a healthier option. (Tatlıdaki düşük şeker içeriği daha sağlıklı bir seçenek yaptı.)

Bu yazıya ilk yorumu sen yaz!

Hemen Yorum Yaz

Adını veya rumuzunu yazabilirsin.