Lilac-Coloured İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Lilac-Coloured İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Lilac-Coloured (Lila rengi)

Lilac-coloured refers to a light purple hue, similar to the colour of lilac flowers.

Örnek cümleler:

1. Her bridesmaid wore a lilac-coloured dress for the wedding. (Her bir nedimesi, düğün için lila renkli bir elbise giydi.)
2. The sunset sky was a beautiful lilac colour. (Güneş batarken gökyüzü çok güzel bir lila renkteydi.)
3. She painted her bedroom walls a lovely lilac shade. (Yatak odası duvarlarını sevimli bir lila tonuna boyadı.)
4. The lilac-coloured curtains added a touch of elegance to the room. (Lila renkli perdeler, odaya biraz zarafet kattı.)
5. The lilac-coloured flowers in the garden smelled wonderful. (Bahçedeki lila renkli çiçekler harika kokuyorlardı.)
6. She bought a lilac-coloured sweater to match her new skirt. (Yeni eteğiyle uyumlu olması için lila renkli bir kazak satın aldı.)
7. The lilac-coloured bow in her hair looked adorable. (Saçındaki lila renkli fiyonk çok tatlı görünüyordu.)
8. The lilac-coloured walls of the room gave it a cozy feel. (Odanın lila renkli duvarları ona rahat bir his verdi.)
9. The lilac-coloured tablecloth was the perfect touch for the dinner party. (Lila renkli masa örtüsü, yemek partisi için mükemmel bir dokunuştu.)
10. The lilac-coloured butterfly fluttered by. (Lila renkli kelebek uçuşarak geçti.)
11. She chose lilac-coloured eyeshadow to complement her green eyes. (Yeşil gözlerini tamamlayacak şekilde lila renkli far seçti.)
12. The lilac-coloured candy tasted sweet and floral. (Lila renkli şeker tatlı ve çiçeksiydi.)
13. The lilac-coloured ribbon on the gift made it look extra special. (Hediye üzerindeki lila renkli kurdele, onu daha özel görünmesini sağladı.)
14. The lilac-coloured balloons added a festive touch to the party. (Lila renkli balonlar, partiye festivite kattı.)
15. She wore a lilac-coloured scarf to keep her warm in the chilly weather. (Soğuk havada ısınmak için lila renkli bir atkı taktı.)
16. The lilac-coloured wallpaper in the bathroom made it feel like a spa. (Banyodaki lila renkli duvar kağıdı, onu spa gibi hissettirdi.)
17. The lilac-coloured ink in her pen made her handwriting look elegant. (Kalemdeki lila renkli mürekkep, el yazısını zarif gösterdi.)
18. The lilac-coloured light in the room created a calming atmosphere. (Odadaki lila renkli ışık, sakin bir atmosfer yarattı.)
19. She picked out a lilac-coloured blouse to wear to the interview.

20. The lilac-coloured paint on the door gave the entrance a fresh and inviting look. (Kapıdaki lila renkli boya, girişe taze ve davetkar bir görünüm kazandırdı.)