Lifelike İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı
Lifelike
Lifelike, Türkçe karşılığı “gerçekçi” olan bir İngilizce sıfattır. Bir şeyin gerçek hayatta var olan bir şeye benzemesi anlamında kullanılır.
Örnek cümleler:
- The lifelike sculpture of a lion looked so real that it frightened some visitors. (Aslanın gerçekçi heykeli, bazı ziyaretçileri korkuttu.)
- The special effects in the movie were so lifelike that it felt like you were in the middle of the action. (Filmin özel efektleri o kadar gerçekçiydi ki sanki olayların ortasında gibi hissettin.)
- The artist’s lifelike paintings of animals were incredibly detailed. (Sanatçının hayvanların gerçekçi tabloları inanılmaz ayrıntılıydı.)
- The robot’s lifelike movements were impressive. (Robotun gerçekçi hareketleri etkileyiciydi.)
- The virtual reality experience was so lifelike that it was hard to believe it wasn’t real. (Sanal gerçeklik deneyimi o kadar gerçekçiydi ki gerçek olmadığına inanmak zordu.)
- The texture of the lifelike skin on the prosthetic hand was amazing. (Protez eldeki gerçekçi cildin dokusu şaşırtıcıydı.)
- The actor’s lifelike portrayal of the character won him an award. (Oyuncunun karakterin gerçekçi canlandırması ona bir ödül kazandırdı.)
- The museum had a lifelike exhibit of a prehistoric cave. (Müze, tarih öncesi bir mağaranın gerçekçi sergisine sahipti.)
- The animatronic dinosaur was so lifelike that kids were afraid to approach it. (Animatronik dinozor o kadar gerçekçiydi ki çocuklar yaklaşmaktan korktular.)
- The lifelike sound effects made the horror movie even scarier. (Gerçekçi ses efektleri korku filmini daha da korkunç yaptı.)
- The lifelike simulation of a rollercoaster ride made some people feel sick. (Bir rollercoaster sürüşünün gerçekçi simülasyonu, bazı insanlar için mide bulandırıcıydı.)
- The company created a lifelike virtual assistant that can respond to voice commands. (Şirket, sesli komutlara yanıt verebilen gerçekçi bir sanal asistan oluşturdu.)
- The lifelike painting of a cityscape captured the essence of the bustling metropolis. (Şehir manzarasının gerçekçi resmi, hareketli büyük şehrin özünü yakaladı.)
- The lifelike 3D printed organs are revolutionizing medical research. (Gerçekçi 3D yazdırılan organlar, tıp araştırmalarını devrimleştiriyor.)
- The lifelike puppets in the play were so well-made that they seemed alive. (Oy
unun gerçekçi kuklaları o kadar iyi yapılmıştı ki canlı gibi göründüler.)
16. The artist’s lifelike sculpture of a famous historical figure was a masterpiece. (Sanatçının ünlü tarihi figürün gerçekçi heykeli bir başyapıttı.)
- The video game’s lifelike graphics made it feel like you were in a different world. (Video oyununun gerçekçi grafikleri, farklı bir dünyadaymış gibi hissettirdi.)
- The lifelike prosthetic limb gave the veteran a new lease on life. (Gerçekçi protez uzuv, gaziyi hayata yeniden bağladı.)
- The lifelike shadow puppets in the performance mesmerized the audience. (Performansta kullanılan gerçekçi göl kuklaları izleyicileri büyüledi.)
- The artist’s lifelike portrait of the celebrity captured their likeness perfectly. (Sanatçının ünlünün gerçekçi portresi, onların benzerliğini mükemmel şekilde yakaladı.)
Hemen Yorum Yaz