Laughable İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Laughable İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Laughable İle İlgili Cümleler

Laughable, “gülünç” anlamına gelir. Aşağıda, “laughable” kelimesinin İngilizce cümleler içinde kullanımına örnekler verilmiştir:

  1. It’s laughable how bad he is at cooking. (Yemek yapmada ne kadar kötü olduğu gülünç.)
  2. The idea of a unicorn being real is laughable. (Bir tek boynuzlu atın gerçek olması fikri gülünç.)
  3. His attempt at singing was laughable. (Şarkı söylemeye çalışması gülünçtü.)
  4. The politician’s excuses were laughable. (Politikacının bahaneleri gülünçtü.)
  5. The movie’s special effects were so laughable that it was hard to take it seriously. (Filmin özel efektleri o kadar gülünçtü ki onu ciddiye almak zordu.)
  6. His outfit was laughable; he looked like a clown. (Giysisi gülünçtü; bir palyaço gibi görünüyordu.)
  7. The dog’s attempt to catch its tail was laughable. (Köpeğin kuyruğunu yakalamaya çalışması gülünçtü.)
  8. The teacher’s attempt at a joke was so laughable that no one laughed. (Öğretmenin şaka yapma çabası o kadar gülünçtü ki kimse gülemedi.)
  9. The company’s attempt to save money by cutting corners was laughable. (Şirketin köşeleri keserek para tasarrufu yapma çabası gülünçtü.)
  10. The team’s performance was laughable; they lost by a huge margin. (Takımın performansı gülünçtü; büyük bir farkla kaybettiler.)
  11. The weatherman’s prediction was laughable; it was sunny when he said it would rain. (Hava durumu tahmini gülünçtü; yağmur yağacağını söylediği zamanda güneşliydi.)
  12. The magician’s attempt at a disappearing act was laughable; everyone could see where he went. (Sihirbazın ortadan kaybolma çabası gülünçtü; herkes nereye gittiğini görebiliyordu.)
  13. His attempt to jump over the fence was laughable; he didn’t even get close. (Çitin üzerinden atlamaya çalışması gülünçtü; bile yaklaşamadı.)
  14. The fashion show’s attempt to be edgy was laughable; the clothes were ridiculous. (Moda gösterisinin sıradışı olma çabası gülünçtü; giysiler saçmaydı.)
  15. The children’s attempt at a play was laughable; they kept forgetting their lines. (Çocukların oyun yapma çabası gülünçtü; repliklerini sürekli unutuyorlardı.)
  16. His attempt to make a souffle was laughable; it collapsed as soon as it came out of the oven. (Souffle yapma çabası gülünçtü; fırından çıkar çıkmaz ç

öktü.)
17. The comedian’s attempt at a joke was laughable; it was so bad that it wasn’t even funny. (Komedyenin şaka yapma çabası gülünçtü; o kadar kötüydü ki komik bile değildi.)

  1. The team’s attempt at a synchronized swimming routine was laughable; they kept bumping into each other. (Takımın senkronize yüzme rutini yapma çabası gülünçtü; birbirlerine sürekli çarpıyorlardı.)
  2. The actor’s attempt at a British accent was laughable; it sounded more like a bad Australian accent. (Oyuncunun İngiliz aksanı yapma çabası gülünçtü; kötü bir Avustralya aksanına daha çok benziyordu.)
  3. The cat’s attempt to catch a mouse was laughable; it kept missing and falling off the table. (Kedinin fare yakalama çabası gülünçtü; sürekli kaçırıyor ve masadan düşüyordu.)

Bu yazıya ilk yorumu sen yaz!

Hemen Yorum Yaz

Adını veya rumuzunu yazabilirsin.