Labyrinth İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Labyrinth İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Labyrinth

Labyrinth, Türkçe karşılığı “Labirent” olan bir kelime. Labirent, karışık yolları olan ve çıkışı bulmanın zor olduğu bir yapıdır. Aşağıda, “labyrinth” kelimesinin İngilizce cümle içinde kullanımına örnekler verilmiştir:

  1. The labyrinthine streets of the old city confused the tourists. (Eski şehrin karmaşık sokakları turistleri şaşırttı.)
  2. She felt trapped in a labyrinth of her own thoughts. (Kendi düşüncelerinin labirentinde tutsak hissetti.)
  3. The maze in the garden was like a labyrinth, with twists and turns at every corner. (Bahçedeki labirent, her köşede dönemeçleri olan bir labirent gibiydi.)
  4. The hero had to navigate the labyrinth to reach the center and defeat the monster. (Kahraman, canavarı yenmek için merkeze ulaşmak için labirenti gezinmek zorunda kaldı.)
  5. The labyrinthine structure of the company made it difficult for employees to know who to report to. (Şirketin labirent gibi yapısı, çalışanların kime rapor vermesi gerektiğini bilmesini zorlaştırdı.)
  6. The children ran through the labyrinth, trying to find the exit. (Çocuklar, çıkışı bulmaya çalışarak labirentten koştular.)
  7. The labyrinthine plot of the movie kept the audience guessing until the end. (Filmin labirent gibi hikayesi, seyircileri sonuna kadar tahmin yapmaya zorladı.)
  8. The labyrinth of tunnels under the city was used by smugglers to transport goods. (Şehrin altında bulunan tünellerin labirenti, kaçakçılar tarafından mal taşımak için kullanıldı.)
  9. The labyrinthine bureaucracy of the government made it difficult for citizens to get things done quickly. (Hükümetin labirent gibi bürokrasisi, vatandaşların işlerini hızlı bir şekilde halletmelerini zorlaştırdı.)
  10. The book’s plot was like a labyrinth, with unexpected twists and turns. (Kitabın hikayesi, beklenmedik dönemeçleri olan bir labirent gibiydi.)
  11. The labyrinth of mirrors in the funhouse was disorienting. (Eğlence parkındaki aynaların labirenti, insanların oryantasyonunu kaybetmelerine neden oldu.)
  12. The maze in the cornfield was a fun but challenging labyrinth. (Mısır tarlasındaki labirent, eğlenceli ancak zorlayıcıydı.)
  13. The labyrinthine caves were explored by the spelunkers. (Labirent gibi olan mağaralar mağaracılar tarafından keşfedildi.)
  14. The labyrinthine structure of the human brain is still being studied by scientists. (İnsan beyninin labirent gibi yapısı hala bilim adamları tarafından araştırılıyor.)
  15. The labyrinth of underground tunnels was used as a hideout by the rebels. (Yeraltı tünellerinin labire

nti, isyancılar tarafından saklanmak için kullanıldı.)
16. The maze in the amusement park was a popular attraction, but some visitors found it difficult to navigate. (Lunaparktaki labirent, popüler bir çekim merkeziydi, ancak bazı ziyaretçilerin gezmesi zor buldukları oldu.)

  1. The labyrinthine process of applying for a visa can be overwhelming. (Vize başvuru süreci, labirent gibi olabilir ve kişiyi yorabilir.)
  2. The labyrinth of streets in the new city made it difficult for the taxi driver to find the address. (Yeni şehirdeki sokakların labirenti, taksi şoförünün adresi bulmasını zorlaştırdı.)
  3. The hero had to solve a series of puzzles to navigate the labyrinth and reach the treasure. (Kahraman, labirenti gezinmek ve hazineye ulaşmak için bir dizi bulmaca çözmek zorunda kaldı.)
  4. The labyrinth of alleys in the market was filled with vendors selling all kinds of goods. (Pazardaki ara sokakların labirenti, her türlü malı satan satıcılarla doluydu.)

(Lütfen dikkat: Renkli yazı etiketleri kullanamadım, ancak cümlelerin İngilizce hallerini mavi ve kalın olarak yazdım.)

Bu yazıya ilk yorumu sen yaz!

Hemen Yorum Yaz

Adını veya rumuzunu yazabilirsin.