Jelly İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı
Jelly İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı
Jelly, Türkçe’de “jöle” olarak bilinen, genellikle tatlı olarak tüketilen bir gıda maddesidir.
- I love to spread grape jelly on my toast. (Ben tostuma üzüm jölesi sürmeyi severim.)
- The kids had a great time playing with the wobbly jelly. (Çocuklar sallanan jöleyi oynayarak harika vakit geçirdiler.)
- We need gelatin to make the jelly set. (Jöleyi sertleştirmek için jelatin gerekli.)
- The cherry jelly was so sweet and delicious. (Kiraz jölesi çok tatlı ve lezzetliydi.)
- I accidentally spilled some jelly on my shirt. (Kazara gömleğime biraz jöle döktüm.)
- I prefer strawberry jelly over grape jelly. (Ben üzüm jölesine göre çilek jölesini tercih ederim.)
- The colorful jelly cubes were a hit at the party. (Renkli jöle küpleri partiye damga vurdu.)
- My grandmother always made the best homemade jelly. (Büyükannem her zaman en iyi ev yapımı jöleyi yapardı.)
- I can’t believe how much sugar is in this jelly. (Bu jölede ne kadar çok şeker olduğuna inanamıyorum.)
- Would you like some jelly on your pancakes? (Pancake’in üzerine biraz jöle ister misin?)
- The jellyfish washed up on the beach. (Denizanası plaja vurdu.)
- I’m allergic to jellyfish stings. (Denizanalarının sokmasına karşı alerjim var.)
- The jelly in the center of the doughnut was my favorite part. (Donatın ortasındaki jöle benim favori kısmımdı.)
- The gelatinous jelly felt strange in my mouth. (Jelatinli jöle ağzımda garip hissettirdi.)
- I always keep a jar of jelly in my pantry. (Ben her zaman dolabımda bir kavanoz jöle bulundururum.)
- The kids giggled as they watched the jelly wiggle on their spoons. (Çocuklar kaşıklarında sallanan jöleyi izlerken kıkırdadılar.)
- My mom used to make peanut butter and jelly sandwiches for my school lunch. (Annem okul öğle yemeğim için fıstık ezmesi ve jöleli sandviçler yapardı.)
- I need to buy more jelly for the party this weekend. (Bu hafta sonu parti için daha fazla jöle almam gerekiyor.)
- The texture of the jelly was slimy and slippery. (Jölenin dokusu kaygan ve sümüksüydü.)
- I always put a dollop of jelly on top of my ice cream. (Her zaman dondurmanın üzerine bir parça jöle koyarım.)
- The recipe called for strawberry jelly, but I used raspberry instead. (Tarif çilek jölesi istiyordu ama ben frambuaz jölesi kullandım.)
- The children were excited to make their own jelly in cooking class. (Çocuklar yemek dersinde kendi jölelerini yapmak için heyecanlıydılar.)
- I accidentally left the jar of jelly open and now it’s all dried out. (Kazara jöle kavanozunu açık bıraktım ve şimdi tümü kurudu.)
- The texture of the jellyfish tentacles was slimy and unpleasant. (Denizanalarının tentaküllerinin dokusu kaygan ve hoş olmayan bir hissiyat yarattı.)
- The waiter brought a small dish of grape jelly to go with the cheese plate. (Garson peynir tabağına eşlik etmek için küçük bir kase üzüm jölesi getirdi.)
- I don’t like the taste of artificial jelly. (Ben yapay jölelerin tadını sevmiyorum.)
- The jelly was too runny and didn’t set properly. (Jöle çok suluydu ve doğru şekilde sertleşmedi.)
- The jellyfish glowed in the dark water. (Denizanaları karanlık suda parladı.)
- I added a spoonful of raspberry jelly to my tea for extra sweetness. (Ekstra tatlılık için çayıma bir kaşık frambuaz jölesi ekledim.)
- The kids enjoyed playing with the colorful jelly toys. (Çocuklar renkli jöle oyuncaklarla oynamaktan keyif aldılar.)
Hemen Yorum Yaz