Circulate İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Circulate İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Circulate

Circulate, “dolaşmak” anlamına gelir. Bir şeyin çevresinde veya içinde dolaşmak, yayılmak veya dağıtmak anlamlarını da içerir.

Örnek cümleler:

1. The air conditioning system circulates the cool air around the room. (Klima sistemi soğuk havayı odanın etrafında dolaştırır.)
2. The blood circulates through the body and carries oxygen to the organs. (Kan vücutta dolaşır ve organlara oksijen taşır.)
3. The rumor started to circulate around the office. (Söylenti ofiste dolaşmaya başladı.)
4. The teacher circulated the exam papers to the students. (Öğretmen sınav kağıtlarını öğrencilere dağıttı.)
5. The memo circulated among the staff members. (Memo personel üyeleri arasında dolaştı.)
6. The virus is circulating rapidly in the community. (Virüs toplumda hızla yayılıyor.)
7. The news of the promotion started to circulate. (Terfi haberleri dolaşmaya başladı.)
8. The host circulated among the guests, making sure everyone was having a good time. (Ev sahibi misafirler arasında dolaşarak herkesin iyi zaman geçirdiğinden emin oldu.)
9. The document needs to be circulated for approval. (Belge onay için dolaştırılması gerekiyor.)
10. The money circulates in the economy. (Para ekonomide dolaşır.)
11. The petition is circulating to gather signatures. (Dilekçe imza toplamak için dolaşıyor.)
12. The air circulates in the room through the ventilation system. (Hava havalandırma sistemi aracılığıyla odada dolaşır.)
13. The manuscript circulated among several publishers before it was finally accepted. (El yazması sonunda kabul edilmeden önce birkaç yayıncı arasında dolaştı.)
14. The information needs to circulate quickly in case of an emergency. (Acil durumda bilgi hızlıca dolaşmalıdır.)
15. The company circulated a press release announcing the new product. (Şirket yeni ürününü duyuran bir basın açıklaması dolaştırdı.)
16. The petition is circulating on social media. (Dilekçe sosyal medyada dolaşıyor.)
17. The scent of fresh cookies circulated through the house. (Taze kurabiye kokusu evde dolaştı.)
18. The water circulates in the fish tank, keeping the fish healthy. (Su balık tankında dolaşarak balıkların sağlıklı kalmasını sağlar.)
19. The brochure was circulated at the trade show. (Broşür ticaret fuarında dolaştırıldı.)
20. The petition is circulating to raise awareness about the issue. (Dilekçe sorun hakkında farkındalık yaratmak için dolaşıyor.)

Continue

“Devam etmek” anlamına gelen continue, bir işleme başlamadan önce duraklatılan bir işi sürdürmek veya ara verilen bir etkinliği yeniden başlatmak anlamında kullanılır.

Örnek cümleler:

1. Please continue with your presentation. (Lütfen sunumuna devam et.)
2. I can’t continue working without a break. (Ara vermeden çalışmaya devam edemem.)
3. The team decided to continue the project despite the setbacks. (Takım, engellere rağmen projeye devam etmeye karar verdi.)
4. The music continued to play as the dancers moved across the stage. (Dansçılar sahnede hareket ederken müzik çalmaya devam etti.)
5. The meeting will continue after lunch. (Toplantı öğle yemeğinden sonra devam edecek.)
6. The road continues for miles ahead. (Yol önünde mil uzaklığında devam ediyor.)
7. The company will continue to invest in new technology. (Şirket yeni teknolojiye yatırım yapmaya devam edecek.)
8. She didn’t want to continue the conversation. (Konuşmayı devam ettirmek istemedi.)
9. The storm prevented us from continuing our journey. (Fırtına, seyahatimize devam etmemize engel oldu.)
10. The teacher asked the students to continue reading quietly. (Öğretmen öğrencilerden sessizce okumaya devam etmelerini istedi.)
11. The investigation will continue until all the evidence is gathered. (Kanıtların tamamı toplanana kadar soruşturma devam edecek.)
12. The show will continue despite the rain. (Yağmura rağmen gösteri devam edecek.)
13. The athlete was unable to continue due to an injury. (Sporcu bir yaralanma nedeniyle devam edemedi.)
14. The book is so interesting that I couldn’t wait to continue reading it. (Kitap o kadar ilginç ki, okumaya devam etmek için sabırsızlanıyorum.)
15. The construction work will continue through the weekend. (İnşaat çalışmaları hafta sonu boyunca devam edecek.)
16. The company will continue to support local charities. (Şirket yerel hayır kurumlarını desteklemeye devam edecek.)
17. The website crashed, but the developers were able to continue working on it. (Web sitesi çöktü, ancak geliştiriciler onun üzerinde çalışmaya devam edebildiler.)
18. The negotiations will continue until an agreement is reached. (Anlaşmaya varılana kadar müzakereler devam edecek.)
19. The team captain urged the players to continue playing until the final whistle. (Takım kaptanı oyuncuları son düdüğe kadar oynamaya devam etmeleri konusunda teşvik etti.)
20. The production of the new model will continue despite the supply chain disruptions. (Yeni modelin üretimi, tedarik zinciri kesintilerine rağmen devam edecek.)