İnvoluntary İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

İnvoluntary İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

INVOLUNTARY

Involutary kelimesi Türkçede “istenmeyen, gönülsüz, zorunlu” anlamlarına gelir.

  1. The patient made an involuntary movement when the nurse injected him. (Hasta, hemşire ona iğne yaparken istemsiz bir hareket yaptı.)
  2. Her involuntary gasp caught the attention of everyone in the room. (İstemsiz çıkan iniltisi, odadaki herkesin dikkatini çekti.)
  3. The defendant claimed that his confession was involuntary. (Sanık, itirafının zorunlu olduğunu iddia etti.)
  4. The company had to make involuntary redundancies due to the economic downturn. (Şirket, ekonomik daralma nedeniyle zorunlu olarak işten çıkarmalar yapmak zorunda kaldı.)
  5. The involuntary muscle contractions caused him a great deal of pain. (İstemsiz kas kasılmaları ona çok acı verdi.)
  6. He let out an involuntary sigh of relief when he saw his friend was safe. (Arkadaşının güvende olduğunu gördüğünde, istemeden bir rahatlama nefesi verdi.)
  7. The witness claimed that the accused had made her sign the contract involuntarily. (Tanık, sanığın onu sözleşmeyi istemeden imzalamaya zorladığını iddia etti.)
  8. She experienced involuntary trembling as a result of her anxiety. (Kaygısının bir sonucu olarak, istemsiz titreme yaşadı.)
  9. The baby’s involuntary cries could be heard throughout the house. (Bebeğin istemsiz ağlamaları evin her yerinden duyulabiliyordu.)
  10. The involuntary movements in his face made it difficult for him to speak clearly. (Yüzündeki istemsiz hareketler, açık bir şekilde konuşmasını zorlaştırdı.)
  11. She had an involuntary reaction to the taste of the medicine. (İlacın tadına karşı istemsiz bir tepki verdi.)
  12. The company had to implement involuntary furloughs due to the pandemic. (Şirket, pandemi nedeniyle zorunlu izinler uygulamak zorunda kaldı.)
  13. His involuntary twitching drew unwanted attention to him. (İstemsiz seğirmeleri, ona istenmeyen dikkat çekti.)
  14. The soldier’s involuntary flinch at the sound of gunfire betrayed his fear. (Askerin, silah sesine karşı istemeden irkilmesi, korkusunu ele verdi.)
  15. The involuntary nature of her movements made it clear she was having a seizure. (Hareketlerinin istemsiz doğası, nöbet geçirdiğini açıkça ortaya koydu.)
  16. The athlete’s involuntary muscle spasms were a sign of dehydration. (Sporcunun istemsiz kas spazmları, dehidrasyon belirtisiydi.)
  17. The involuntary delay in the project was caused by unforeseen circumstances. (Projenin zorunlu olarak gecikmesi, beklenmedik durumlardan kaynaklandı.)
  18. His involuntary reaction to the insult was to lash out in anger. (H

is involuntary reaction to the insult was to lash out in anger. (Ona yapılan hakarete karşı verdiği istemsiz tepki öfkeyle saldırmaktı.)
19. The involuntary closure of small businesses due to the pandemic had a devastating effect on the economy. (Pandemi nedeniyle küçük işletmelerin zorunlu olarak kapanması, ekonomi üzerinde yıkıcı bir etkiye sahipti.)

  1. Her involuntary tears betrayed her true feelings about the situation. (İstemsiz gözyaşları, durumla ilgili gerçek duygularını ele verdi.)

Bu yazıya ilk yorumu sen yaz!

Hemen Yorum Yaz

Adını veya rumuzunu yazabilirsin.