İntact İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı
Intact Nedir?
Intact kelimesi, “zarar görmemiş, bozulmamış veya eksiksiz” anlamlarına gelir.
Örnek Cümleler:
- The antique vase remained intact even after the earthquake. (Antik vazo depremden sonra bile bozulmadan kaldı.)
- The integrity of the evidence must be kept intact. (Kanıtların bütünlüğü korunmalıdır.)
- The castle’s outer walls are still intact. (Kale’nin dış duvarları hala sağlam.)
- The package arrived intact, without any damages. (Paket hasarsız şekilde geldi.)
- The team managed to keep their winning streak intact. (Takım, kazanma serilerini sürdürmeyi başardı.)
- His reputation remained intact despite the scandal. (Skandalın olmasına rağmen, ünü zarar görmedi.)
- The company’s policy of quality control has kept their reputation intact. (Kalite kontrol politikası şirketin ününü korumuştur.)
- The building was restored to its original intactness. (Bina, orijinal bütünlüğüne geri döndürüldü.)
- The DNA sample was kept intact and uncontaminated. (DNA örneği, sağlam ve kontaminasyonsuz olarak saklandı.)
- She wanted to keep the memories of her childhood intact. (Çocukluk anılarını korumak istedi.)
- The singer’s voice remained intact even after years of performing. (Şarkıcının sesi yıllar sonra bile bozulmadı.)
- The patient’s mental health remained intact despite the trauma. (Hasta, travmaya rağmen zihinsel sağlığını korudu.)
- The ecosystem must be kept intact for future generations. (Ekosistem, gelecek nesiller için korunmalıdır.)
- The old books were preserved in their intact form. (Eski kitaplar bütün halleriyle korundu.)
- The team worked hard to keep the project timeline intact. (Takım, proje zaman çizelgesini korumak için çalıştı.)
- The painting’s colors remained intact even after years of exposure. (Tablonun renkleri yıllarca maruz kalmaya rağmen bozulmadı.)
- The politician’s integrity remained intact throughout his career. (Politikacının dürüstlüğü kariyeri boyunca korundu.)
- The ship’s hull was still intact after the storm. (Fırtınadan sonra geminin gövdesi hala sağlamdı.)
- The museum’s collection of ancient artifacts is kept intact with proper conservation methods. (Müzenin antik eser koleksiyonu, uygun koruma yöntemleriyle korunur.)
- The group’s friendship remained intact despite living in different parts of the world. (Grubun arkadaşlığı, dünyanın farklı bölgelerinde yaşamalarına rağmen bozulmadı.)
Intact İle İlgili İdilomatik Ifadeler:
-
Keep something intact: Bir şeyi korumak veya zarar görmemesini sağlamak.
- It’s important to keep the historical monument intact for future generations. (Gelecek nesiller için tarihi anıtın korunması önemlidir.)
-
Remain intact: Bozulmadan veya zarar görmeden kalmak.
- The delicate glass figurine remained intact even after being dropped. (Hassas cam heykelciği düştükten sonra bile bozulmadan kaldı.)
-
Intact family: Aile yapısının bozulmamış hali.
- The study showed that children from intact families tend to perform better in school. (Araştırma, bozulmamış ailelerden gelen çocukların okulda daha iyi performans gösterme eğiliminde olduğunu gösterdi.)
-
Intact skin: Bozulmamış veya hasar görmemiş cilt.
- It’s important to keep your skin intact to prevent infections. (Enfeksiyonları önlemek için cildinizi bozulmamış tutmak önemlidir.)
-
Intact hymen: Bozulmamış kızlık zarı.
- The belief that a woman must have an intact hymen is a harmful and outdated notion. (Bir kadının bozulmamış bir kızlık zarına sahip olması gerektiği inancı zararlı ve modası geçmiş bir kavramdır.)
-
Intact forest: Bozulmamış orman.
- The preservation of intact forests is crucial for the conservation of biodiversity. (Bozulmamış ormanların korunması, biyolojik çeşitliliğin korunması için önemlidir.)
-
Intact species: Bozulmamış türler.
- The extinction of intact species is a result of human activity and environmental degradation. (Bozulmamış türlerin yok oluşu, insan faaliyetleri ve çevresel bozulmanın bir sonucudur.)
-
Intact cell: Bozulmamış hücre.
- The scientist was able to observe the intact cell under the microscope. (Bilim adamı, mikroskop altında bozulmamış hücreyi gözlemlemeyi başardı.)
-
Intact building: Bozulmamış bina.
- The historic building was restored to its intact state after years of neglect. (Tarihi bina, yıllarca ihmal edildikten sonra bozulmamış haline geri getirildi.)
-
Intact memory: Bozulmamış anı.
- The song brought back intact memories of her childhood. (Şarkı, çocukluk anılarını bozulmamış halde geri getirdi.)
Türkçe Karşılıkları:
- korumak, muhafaza etmek
- bozulmadan kalmak
- sağlam aile
- bozulmamış cilt
- bozulmamış kızlık zarı
- bozulm
Hemen Yorum Yaz