İnnocence İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

İnnocence İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Innocence

İnnocence, Türkçe’de “masumiyet” anlamına gelir.

1. Her innocence was apparent in her eyes. (Onun masumiyeti gözlerinde belli oluyordu.)
2. The innocence of the children was heartwarming. (Çocukların masumiyeti yürek ısıtıcıydı.)
3. The lawyer argued that his client was innocent. (Avukat, müvekkilinin masum olduğunu savundu.)
4. She was convicted of a crime she didn’t commit, robbing her of her innocence. (Yapmadığı bir suçtan suçlu bulundu ve masumiyeti elinden alındı.)
5. The purity and innocence of a child’s heart is a precious thing. (Bir çocuğun kalbinin saflığı ve masumiyeti çok değerlidir.)
6. The innocence of the victim made the crime even more heinous. (Mağdurun masumiyeti suçu daha da iğrenç hale getirdi.)
7. The character’s innocence was the driving force of the plot. (Karakterin masumiyeti, hikayenin itici gücüydü.)
8. The loss of innocence is a common theme in coming-of-age stories. (Masumiyetin kaybı, olgunlaşma hikayelerinde sıkça kullanılan bir tema.)
9. He had a childlike innocence that endeared him to everyone. (Herkesin sevgisini kazandıran çocuksu bir masumiyeti vardı.)
10. The photographer captured the innocence of the young couple in his portrait. (Fotoğrafçı, portresinde genç çiftin masumiyetini yakaladı.)
11. The novel explores the loss of innocence that comes with growing up. (Roman, büyümenin getirdiği masumiyet kaybını keşfediyor.)
12. The suspect claimed his innocence throughout the trial. (Şüpheli, yargılama süresince masumiyetini iddia etti.)
13. The film portrays the innocence of the protagonist in a corrupt world. (Film, kirlenmiş bir dünyada kahramanın masumiyetini resmediyor.)
14. The innocence of the puppy was endearing to all who met him. (Köpeğin masumiyeti, onu tanıyan herkesi etkiledi.)
15. The innocence of the bystanders was shattered by the explosion. (Olay yerindeki görgü tanıklarının masumiyeti patlamayla yıkıldı.)
16. He was found guilty of the crime, despite his claims of innocence. (Masumiyetini iddia etmesine rağmen, suçlu bulundu.)
17. She longed for the days of her youth, when innocence was still intact. (Masumiyetin hala korunduğu gençlik günlerini özledi.)
18. The innocence of the accused

was proven when new evidence emerged. (Yeni kanıtlar ortaya çıktığında, sanığın masumiyeti kanıtlandı.)
19. The innocence of nature is a soothing balm for the soul. (Doğanın masumiyeti, ruh için yatıştırıcı bir ilaçtır.)

20. The innocence of a smile can brighten even the darkest of days. (Bir gülümsemenin masumiyeti, en karanlık günleri bile aydınlatabilir.)