Bummer İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Bummer İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Bummer

Bummer, İngilizcede “üzüntü verici, hayal kırıklığı yaratan olay veya durum” anlamına gelir.

Örnek cümleler:

1. It was such a bummer to hear that the concert was cancelled. (Konserin iptal edildiğini duymak çok üzücüydü.)
2. Getting a parking ticket is such a bummer. (Park cezası almak gerçekten can sıkıcı.)
3. It’s a real bummer that we can’t go on vacation this year. (Bu yıl tatil yapamayacak olmak gerçekten üzücü.)
4. The fact that she couldn’t come to the party was a bummer. (Partiye gelemediği gerçeği çok üzücüydü.)
5. Losing my phone was a total bummer. (Telefonumu kaybetmek tam bir hayal kırıklığıydı.)
6. It’s a bummer that the restaurant is closed today. (Restoranın bugün kapalı olması gerçekten üzücü.)
7. The rain really put a bummer on our plans. (Yağmur planlarımızı altüst etti.)
8. Breaking up with him was a real bummer. (Onunla ayrılmak gerçekten hayal kırıklığı yarattı.)
9. It’s a bummer that we have to work on the weekend. (Hafta sonu çalışmak gerçekten üzücü.)
10. The fact that I failed the test was a real bummer. (Sınavda başarısız olmak gerçekten can sıkıcıydı.)
11. Losing the game in the last minute was a total bummer. (Oyunu son dakikada kaybetmek tam bir hayal kırıklığıydı.)
12. It’s a bummer that we missed the train. (Trene yetişemediğimiz gerçekten üzücü.)
13. Not being able to see my family for Christmas is a real bummer. (Noel’de ailemi görememek gerçekten hayal kırıklığı yarattı.)
14. The fact that he couldn’t come to the wedding was a bummer. (Düğüne gelemediği gerçeği çok üzücüydü.)
15. It’s a bummer that the store doesn’t have my size. (Mağazada benim bedenimde kıyafet olmaması gerçekten can sıkıcı.)
16. The rain is really putting a bummer on our beach day. (Yağmur plaj günümüze gölge düşürüyor.)
17. Not being able to go to the concert with my friends is a bummer. (Arkadaşlarımla konser gidememek gerçekten üzücü.)
18. It’s a bummer that we have to cancel our trip. (Seyahati iptal etmek gerçekten can sıkıcı.)
19. The fact that I lost my wallet was a total bummer. (Cüzdanımı kaybetmek tam bir hayal kırıklığıydı.)
20. It’s a bummer that the movie is sold out. (Filmin tükendiği gerçekten üzücü

21. Getting stuck in traffic is always a bummer. (Trafikte sıkışıp kalmak her zaman can sıkıcıdır.)
22. It’s a bummer that I missed the deadline for the job application. (İş başvurusu için son tarihi kaçırmak gerçekten üzücü.)
23. Not being able to attend my best friend’s wedding is a real bummer. (En iyi arkadaşımın düğününe katılamamak gerçekten hayal kırıklığı yarattı.)
24. It’s a bummer that the restaurant doesn’t serve vegetarian options. (Restoranın vejetaryen seçenekleri sunmaması gerçekten can sıkıcı.)
25. The fact that the flight was delayed for hours was a bummer. (Uçuşun saatlerce gecikmesi gerçekten hayal kırıklığı yarattı.)
26. It’s a bummer that the concert tickets are so expensive. (Konser biletlerinin çok pahalı olması gerçekten can sıkıcı.)
27. Not being able to find a parking spot is always a bummer. (Park yeri bulamamak her zaman can sıkıcıdır.)
28. It’s a bummer that the hotel doesn’t have a pool. (Otelin havuzunun olmaması gerçekten üzücü.)
29. The fact that we missed the last train was a bummer. (Son treni kaçırmak gerçekten hayal kırıklığı yarattı.)
30. It’s a bummer that the store doesn’t have the item I’m looking for. (Mağazanın aradığım ürünü stoklamaması gerçekten can sıkıcı.)