İnexorably İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

İnexorably İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

İnexorably

İnexorably, Türkçe karşılığı olarak acımasızca veya kaçınılmaz olarak anlamına gelir. Bir şeyin değiştirilemez ve durdurulamaz olduğunu ifade eder.

Örnek Cümleler:

  1. The storm was inexorably approaching, and there was nothing we could do. (Fırtına acımasızca yaklaşıyordu ve yapabileceğimiz hiçbir şey yoktu.)
  2. The price of oil is inexorably rising, causing great concern for the economy. (Petrol fiyatı kaçınılmaz bir şekilde yükseliyor ve ekonomi için büyük endişe kaynağı.)
  3. The sun was inexorably setting, signaling the end of a beautiful day. (Güneş acımasızca batıyordu, güzel bir günün sonunu işaret ediyordu.)
  4. The disease was spreading inexorably throughout the village, causing widespread panic. (Hastalık köyde kaçınılmaz bir şekilde yayılıyordu, yaygın panik yaratıyordu.)
  5. The company’s profits were inexorably declining, leading to layoffs and financial difficulties. (Şirketin karı acımasızca azalıyordu, işten çıkarmalara ve finansal zorluklara neden oluyordu.)
  6. The traffic was moving inexorably slow, causing frustration for drivers. (Trafik acımasızca yavaş ilerliyordu, sürücüler için frustrasyon yaratıyordu.)
  7. The river was inexorably eroding the riverbank, causing concern for nearby homes. (Nehir kıyısını acımasızca erozyona uğratıyordu, yakındaki evler için endişe yaratıyordu.)
  8. The clock was ticking inexorably, reminding him of the deadline. (Saat acımasızca tik tak ediyordu, ona son tarihi hatırlatıyordu.)
  9. The population was inexorably increasing, putting a strain on resources. (Nüfus acımasızca artıyordu, kaynaklara baskı yaparak.)
  10. The fire was spreading inexorably, destroying everything in its path. (Yangın kaçınılmaz bir şekilde yayılıyordu, yolunda her şeyi yok ediyordu.)
  11. The truth was inexorably revealed, causing shock and disbelief. (Gerçek acımasızca ortaya çıktı, şok ve inanamama yarattı.)
  12. The disease was inexorably progressing, despite the best efforts of doctors. (Hastalık, doktorların en iyi çabalarına rağmen kaçınılmaz bir şekilde ilerliyordu.)
  13. The glacier was inexorably melting, leading to rising sea levels. (Buzul acımasızca eriyordu, yükselen deniz seviyelerine neden oluyordu.)
  14. The drought was inexorably worsening, causing severe water shortages. (Kuraklık acımasızca kötüleşiyordu, ciddi su kıtlıklarına
  1. The project was inexorably behind schedule, causing frustration for the team. (Proje kaçınılmaz bir şekilde takvimin gerisindeydi, takım için frustrasyon yaratıyordu.)
  2. The novel’s plot was inexorably leading to a tragic ending. (Romanın hikayesi kaçınılmaz bir şekilde trajik bir sona doğru ilerliyordu.)
  3. The war was inexorably raging on, causing destruction and devastation. (Savaş acımasızca devam ediyordu, yıkım ve tahribat yaratıyordu.)
  4. The disease was inexorably claiming more lives each day. (Hastalık her gün kaçınılmaz bir şekilde daha fazla hayat kaybediyordu.)
  5. The company was inexorably losing market share to its competitors. (Şirket kaçınılmaz bir şekilde pazar payını rakiplerine kaptırıyordu.)
  6. The athlete was inexorably pushing himself to the limits, striving for greatness. (Sporcu kendisini kaçınılmaz bir şekilde sınırlara itiyordu, büyüklük için çabalıyordu.)

Bu yazıya ilk yorumu sen yaz!

Hemen Yorum Yaz

Adını veya rumuzunu yazabilirsin.