İndignation İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

İndignation İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

İndignation

İndignation, öfke, kızgınlık ve haksızlığa uğrama hissiyle dolu olma durumudur.

  1. I felt a deep indignation when I heard about the injustice. (Adaletsizliği duyduğumda derin bir öfke hissettim.)
  2. She spoke with indignation about the unfair treatment she received at work. (İşte aldığı haksız muamele hakkında öfkeyle konuştu.)
  3. The student’s indignation was understandable after receiving an undeserved failing grade. (Haksız bir şekilde kaldıktan sonra öğrencinin öfkesi anlaşılabilir.)
  4. The people voiced their indignation over the government’s failure to address the crisis. (Hükümetin krize cevap verememesi nedeniyle insanlar öfkelerini dile getirdi.)
  5. He could not hide his indignation when he saw the company’s unfair policies. (Şirketin haksız politikalarını gördüğünde öfkesini gizleyemedi.)
  6. She felt indignation towards the corrupt officials who were stealing public funds. (Kamu fonlarını çalan yolsuz yetkililere karşı öfke duydu.)
  7. The athletes expressed their indignation over the decision to ban them from the Olympics. (Olimpiyatlardan men edilme kararına karşı sporcular öfkelerini dile getirdiler.)
  8. His indignation grew when he learned that his friend had been lied to by their mutual acquaintance. (Ortak tanıdıklarının arkadaşını kandırdığını öğrendiğinde öfkesi arttı.)
  9. The citizens protested with indignation against the government’s plan to demolish their homes. (Evlerini yıkmayı planlayan hükümete karşı vatandaşlar öfkeyle protesto etti.)
  10. She could not contain her indignation when she saw the animal abuse happening in front of her. (Önünde gerçekleşen hayvan istismarını gördüğünde öfkesini tutamadı.)
  11. The workers went on strike in indignation over their poor working conditions. (Kötü çalışma koşulları nedeniyle işçiler öfkeli bir şekilde greve gitti.)
  12. He spoke out with indignation against the discriminatory laws that targeted minority groups. (Azınlık gruplarına hedef alan ayrımcı yasalara karşı öfkeyle konuştu.)
  13. The parents expressed their indignation towards the school’s decision to cut funding for extracurricular activities. (Okulun müfredat dışı aktiviteler için fon kesme kararına karşı ebeveynler öfkeyle tepki gösterdiler.)
  14. She felt a sense of indignation towards her boss, who took credit for her work. (Çalışmasının kredisini alan patronuna karşı öfke hissetti.)
  15. The victims’ families expressed their indignation over the light sentence given to the perpetrator of the crime. (Suçun failine verilen hafif cezaya karşı kurban aileleri öfkelerini dile getirdiler.)
  16. He could not help but express his indignation when he saw

the environmental damage caused by the company’s actions. (Şirketin eylemlerinin neden olduğu çevresel zararı görünce öfkesini ifade etmekten kendini alamadı.)
17. The community leaders spoke out with indignation against the racist comments made by a local politician. (Yerel bir politikacının yaptığı ırkçı yorumlara karşı topluluk liderleri öfkeyle konuştu.)

  1. She wrote a strongly worded letter to the editor expressing her indignation over the lack of action on climate change. (İklim değişikliği konusunda yapılan eylemsizliğe karşı öfkesini dile getiren güçlü bir mektup yazdı.)
  2. The refugees expressed their indignation towards the government’s lack of action in addressing the humanitarian crisis. (İnsani krize cevap vermede hükümetin eylemsizliğine karşı mülteciler öfkelerini dile getirdiler.)
  3. The teacher felt indignation towards the school administration for not providing proper resources for students with learning disabilities. (Öğrenme güçlüğü olan öğrenciler için uygun kaynaklar sağlamayan okul yönetimine karşı öğretmen öfke duydu.)

Bu yazıya ilk yorumu sen yaz!

Hemen Yorum Yaz

Adını veya rumuzunu yazabilirsin.