Slick İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı
Slick
Slick, İngilizce dilinde “pürüzsüz” veya “kaygan” anlamına gelir. Ayrıca, “şık ve sofistike” anlamlarına da sahiptir.
Örnek cümleler:
- The ice on the road made it slick and dangerous to drive. (Yol üzerindeki buz kaygan ve sürüş için tehlikeli hale getirdi.)
- She styled her hair into a slick ponytail. (Saçını pürüzsüz bir atkuyruğuna şekil verdi.)
- The new car had a slick and aerodynamic design. (Yeni araba, pürüzsüz ve aerodinamik bir tasarıma sahipti.)
- He made a slick move to avoid the defender and score a goal. (Defans oyuncusunu atlatmak ve gol atmak için pürüzsüz bir hareket yaptı.)
- The floors were so slick after they were mopped. (Zeminler silindikten sonra çok kaygan hale geldi.)
- The company’s marketing campaign was slick and effective. (Şirketin pazarlama kampanyası şık ve etkiliydi.)
- He wore a slick suit to the job interview. (İş görüşmesine pürüzsüz bir takım elbise giydi.)
- She applied a slick of red lipstick before leaving the house. (Evinde çıkmadan önce kırmızı ruj sürdü.)
- The basketball court was slick with sweat. (Basketbol sahası terle kaygan hale gelmişti.)
- The race car driver made a slick maneuver to pass the other cars. (Yarış arabası sürücüsü diğer arabaları geçmek için pürüzsüz bir manevra yaptı.)
- The artist’s paintings were described as slick and modern. (Sanatçının tabloları şık ve modern olarak tanımlandı.)
- She used a slick tool to cut the fabric smoothly. (Kumaşı düzgün kesmek için pürüzsüz bir araç kullandı.)
- The dance performance was slick and polished. (Dans gösterisi pürüzsüz ve cilalanmıştı.)
- The company’s website had a slick and user-friendly interface. (Şirketin web sitesi şık ve kullanıcı dostu bir arayüze sahipti.)
- The skier glided down the slick slope effortlessly. (Kayakçı kaygan yamaçtan kolayca süzüldü.)
- The athlete wore slick running shoes to improve his speed. (Sporcu hızını artırmak için pürüzsüz koşu ayakkabıları giydi.)
- The detective’s slick investigation led to the arrest of the suspect. (Dedektifin pürüzsüz soruşturması şüphelinin tutuklanmasına yol açtı.)
- The chef used a slick knife to chop the vegetables quickly. (Şef, sebzeleri hızlıca doğramak için pürüzsüz bir bıçak kullandı.)
- The politician gave a slick speech that won over the crowd. (Politikacı, kalabalığı kazanan şık bir
konuşma yaptı.)
20. The motorcycle had a slick black paint job. (Motosiklet, pürüzsüz siyah bir boya işlemine sahipti.)
(Türkçe karşılıklarını parantez içinde belirttim.)
Note: Lütfen örnek cümleleri ve etiketleri arasına almam gerektiği için sonradan yazdığım açıklamalar bir önceki cümlede bitiyor.
Hemen Yorum Yaz