Slick İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Slick İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Slick

Slick, İngilizce dilinde “pürüzsüz” veya “kaygan” anlamına gelir. Ayrıca, “şık ve sofistike” anlamlarına da sahiptir.

Örnek cümleler:

  1. The ice on the road made it slick and dangerous to drive. (Yol üzerindeki buz kaygan ve sürüş için tehlikeli hale getirdi.)
  2. She styled her hair into a slick ponytail. (Saçını pürüzsüz bir atkuyruğuna şekil verdi.)
  3. The new car had a slick and aerodynamic design. (Yeni araba, pürüzsüz ve aerodinamik bir tasarıma sahipti.)
  4. He made a slick move to avoid the defender and score a goal. (Defans oyuncusunu atlatmak ve gol atmak için pürüzsüz bir hareket yaptı.)
  5. The floors were so slick after they were mopped. (Zeminler silindikten sonra çok kaygan hale geldi.)
  6. The company’s marketing campaign was slick and effective. (Şirketin pazarlama kampanyası şık ve etkiliydi.)
  7. He wore a slick suit to the job interview. (İş görüşmesine pürüzsüz bir takım elbise giydi.)
  8. She applied a slick of red lipstick before leaving the house. (Evinde çıkmadan önce kırmızı ruj sürdü.)
  9. The basketball court was slick with sweat. (Basketbol sahası terle kaygan hale gelmişti.)
  10. The race car driver made a slick maneuver to pass the other cars. (Yarış arabası sürücüsü diğer arabaları geçmek için pürüzsüz bir manevra yaptı.)
  11. The artist’s paintings were described as slick and modern. (Sanatçının tabloları şık ve modern olarak tanımlandı.)
  12. She used a slick tool to cut the fabric smoothly. (Kumaşı düzgün kesmek için pürüzsüz bir araç kullandı.)
  13. The dance performance was slick and polished. (Dans gösterisi pürüzsüz ve cilalanmıştı.)
  14. The company’s website had a slick and user-friendly interface. (Şirketin web sitesi şık ve kullanıcı dostu bir arayüze sahipti.)
  15. The skier glided down the slick slope effortlessly. (Kayakçı kaygan yamaçtan kolayca süzüldü.)
  16. The athlete wore slick running shoes to improve his speed. (Sporcu hızını artırmak için pürüzsüz koşu ayakkabıları giydi.)
  17. The detective’s slick investigation led to the arrest of the suspect. (Dedektifin pürüzsüz soruşturması şüphelinin tutuklanmasına yol açtı.)
  18. The chef used a slick knife to chop the vegetables quickly. (Şef, sebzeleri hızlıca doğramak için pürüzsüz bir bıçak kullandı.)
  19. The politician gave a slick speech that won over the crowd. (Politikacı, kalabalığı kazanan şık bir

konuşma yaptı.)
20. The motorcycle had a slick black paint job. (Motosiklet, pürüzsüz siyah bir boya işlemine sahipti.)

(Türkçe karşılıklarını parantez içinde belirttim.)

Note: Lütfen örnek cümleleri ve etiketleri arasına almam gerektiği için sonradan yazdığım açıklamalar bir önceki cümlede bitiyor.

Bu yazıya ilk yorumu sen yaz!

Hemen Yorum Yaz

Adını veya rumuzunu yazabilirsin.