İmpertinent İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı
İmpertinent (sırnaşık, saygısız)
İmpertinent kelimesi, birinin saygısız veya sırnaşık bir tavırla davranması anlamına gelir.
Örnek cümleler:
- She was fired for her impertinent behavior towards the manager. (O, yöneticiye karşı saygısız davranışları nedeniyle işten çıkarıldı.)
- I can’t believe how impertinent he was to his professor. (O, profesörüne karşı ne kadar saygısız davrandığına inanamıyorum.)
- The waiter was fired for making an impertinent remark to a customer. (Garson, müşteriye karşı sırnaşık bir yorum yaptığı için işten çıkarıldı.)
- Her impertinent attitude towards her parents was unacceptable. (Ebeveynlerine karşı sırnaşık tutumu kabul edilemezdi.)
- He made an impertinent comment about her weight, which was completely inappropriate. (O, kilosuyla ilgili sırnaşık bir yorumda bulundu, bu tamamen uygun değildi.)
- The employee was reprimanded for his impertinent tone with his manager. (Çalışan, yöneticisiyle sırnaşık bir ton kullanması nedeniyle azarlandı.)
- I found his impertinent behavior towards the police officer very disrespectful. (Polis memuruna karşı sırnaşık davranışlarını çok saygısız buldum.)
- The impertinent student was sent to the principal’s office for his rude behavior. (Saygısız davranışları nedeniyle sırnaşık öğrenci müdür odasına gönderildi.)
- The impertinent guest was asked to leave the party. (Sırnaşık misafir partiden ayrılmak için istendi.)
- She was surprised by her friend’s impertinent question about her personal life. (Arkadaşının kişisel hayatıyla ilgili sırnaşık sorusu onu şaşırttı.)
- His impertinent comment about her appearance was completely uncalled for. (Görünümü hakkında yaptığı sırnaşık yorum tamamen gereksizdi.)
- The impertinent tone in her email to her boss was not appreciated. (Patronuna karşı e-postasındaki sırnaşık ton takdir edilmedi.)
- I can’t stand her impertinent behavior towards her coworkers. (İş arkadaşlarına karşı sırnaşık davranışlarına dayanamıyorum.)
- The impertinent salesman was asked to leave the store for his pushy attitude. (Zorlayıcı tutumu nedeniyle sırnaşık satıcı mağazadan ayrılmak için istendi.)
- The impertinent child was scolded by his teacher for his rude behavior. (Saygısız davranışları nedeniyle öğretmeni tarafından azarlandı.)
- His impertinent remarks during the meeting were completely out of line. (Toplantı sırasında yaptığı saygısız yorumlar tamamen yanlı
- I was taken aback by her impertinent comment about my personal life. (Kişisel hayatımla ilgili sırnaşık yorumu karşısında şaşkına döndüm.)
- The impertinent customer demanded to see the manager, but was refused. (Sırnaşık müşteri yöneticiyle görüşmek istedi ancak reddedildi.)
- I can’t believe the impertinent way he spoke to his elders. (Yaşlılara karşı konuştuğu sırnaşık tutumuna inanamıyorum.)
- Her impertinent behavior towards her teacher landed her in detention. (Öğretmenine karşı sırnaşık davranışları onu cezaya çarptırdı.)
(Bazı cümleler özgün olarak oluşturulmuştur.)
Hemen Yorum Yaz