İmpertinence İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

İmpertinence İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Impertinence

Impertinence means rude or disrespectful behavior or speech, often showing a lack of proper respect for authority or social norms.

Examples:

1. Her impertinence towards her boss got her fired. (Patronuna karşı gösterdiği saygısızlık onun işten çıkarılmasına sebep oldu.)

2. The impertinence of the child annoyed the teacher. (Çocuğun kabalığı öğretmeni rahatsız etti.)

3. It was impertinent of him to interrupt the speaker during the presentation. (Sunum sırasında konuşmacıyı kesmesi onun için saygısızca bir davranıştı.)

4. She showed impertinence towards her parents by ignoring their advice. (Ebeveynlerinin tavsiyelerini dikkate almayarak, onlara karşı saygısızlık gösterdi.)

5. The journalist’s impertinence angered the politician. (Gazetecinin kabalığı politikacıyı öfkelendirdi.)

6. The impertinence of the waiter ruined our dining experience. (Garsonun kabalığı yemek deneyimimizi mahvetti.)

7. His impertinent behavior towards his colleagues got him into trouble with the boss. (Meslektaşlarına karşı gösterdiği saygısızlık, patronuyla başı derde girmesine neden oldu.)

8. The impertinence of the student made the teacher lose her patience. (Öğrencinin kabalığı öğretmenin sabrını taşırdı.)

9. Her impertinence towards the judge landed her in jail for contempt of court. (Hakime karşı gösterdiği saygısızlık, onu mahkeme karşısında küçük düşürdü ve hapse girmesine sebep oldu.)

10. I was offended by the impertinence of the salesman who asked personal questions. (Kişisel sorular soran satıcının kabalığı beni rahatsız etti.)

11. The impertinence of the guest who arrived uninvited was unacceptable. (Davetsiz gelen misafirin kabalığı kabul edilemezdi.)

12. Her impertinence towards her elderly neighbor was shocking. (Yaşlı komşusuna karşı gösterdiği saygısızlık şok ediciydi.)

13. The impertinence of the student who talked back to the teacher was punished with detention. (Öğretmene ters cevap veren öğrencinin kabalığı, tutuklama cezası ile cezalandırıldı.)

The impertinence of the customer who demanded special treatment was ignored by the restaurant staff. (Özel muamele isteyen müşterinin kabalığı, restoran çalışanları tarafından görmezden gelindi.)

15. The politician’s impertinent behavior towards the journalist caused a public outrage. (Politikacının gazeteciye karşı gösterdiği saygısızlık, halkta büyük tepki uyandırdı.)

16. The impertinence of the teenager who talked back to his parents was not tolerated. (Ebeveynlerine ters cevap veren genç adamın kabalığı hoş karşılanmadı.)

17. The impertinence of the employee who questioned his boss’s decision was disrespectful. (Patronunun kararını sorgulayan çalışanın kabalığı saygısızdı.)

18. Her impertinence towards the elderly lady on the bus was unacceptable. (Otobüsteki yaşlı bayana karşı gösterdiği saygısızlık kabul edilemezdi.)

19. The impertinence of the student who spoke out of turn during the lecture was embarrassing. (Ders sırasında sırayı bozan öğrencinin kabalığı utanç vericiydi.)

20. The impertinence of the customer who yelled at the cashier was not tolerated by the store manager. (Kasiyere bağıran müşterinin kabalığı, mağaza müdürü tarafından hoş karşılanmadı.)