İmperceptible İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

İmperceptible İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

İmperceptible

İmperceptible, algılanamayan anlamına gelir.

  1. The change in temperature was imperceptible to the naked eye. (Sıcaklık değişimi çıplak gözle algılanamadı.)
  2. The sound was so imperceptible that I had to turn up the volume. (Ses o kadar azdı ki, sesi açmak zorunda kaldım.)
  3. Her imperceptible gesture spoke volumes about her feelings. (Onun algılanamayan jestleri duyguları hakkında çok şey söylüyordu.)
  4. The difference between the two colors was imperceptible in the dim light. (İki renk arasındaki fark, loş ışıkta algılanamazdı.)
  5. The scent was so imperceptible that I had to get closer to the flowers to smell them. (Koku o kadar zayıftı ki, çiçeklere yaklaşarak koklamam gerekti.)
  6. The movement of the clock’s second hand was imperceptible. (Saatteki ikinci ibrenin hareketi algılanamazdı.)
  7. The change in her expression was imperceptible, but I could sense something was wrong. (Yüz ifadesindeki değişiklik algılanamazdı, ama bir şeylerin yanlış olduğunu hissedebiliyordum.)
  8. The improvement in his health was imperceptible at first, but gradually became noticeable. (Sağlığındaki iyileşme başlangıçta algılanamazdı, ama zamanla fark edilebilir hale geldi.)
  9. The color of the sky changed imperceptibly as the sun set. (Güneş battıkça gökyüzünün rengi algılanamaz şekilde değişti.)
  10. The shift in the company’s policy was imperceptible to most employees. (Şirket politikasındaki değişiklik çoğu çalışan için algılanamazdı.)
  11. The taste of the sauce was imperceptible in the dish. (Yemeğin içinde sosun tadı algılanamazdı.)
  12. The difference in texture between the two fabrics was imperceptible. (İki kumaş arasındaki dokuda fark algılanamazdı.)
  13. The change in the painting was imperceptible to the untrained eye. (Resimdeki değişiklik, eğitimsiz gözler için algılanamazdı.)
  14. The movement of the boat was imperceptible in the calm waters. (Sakin sularda teknenin hareketi algılanamazdı.)
  15. The improvement in her singing was imperceptible until she performed in front of an audience. (Şarkı söylemedeki iyileşmesi, bir izleyici önünde performans sergileyene kadar algılanamazdı.)
  16. The change in the atmosphere was imperceptible, but the birds seemed to sense it. (Havada olan değişiklik algılanamazdı, ama kuşlar bunu hissetmiş gibi görünüyordu.)
  17. The difference in taste between the two wines was imperceptible to me. (İki

şarap arasındaki tat farkı benim için algılanamazdı.)
18. The movement of the leaves in the gentle breeze was imperceptible. (Hafif esintide yaprakların hareketi algılanamazdı.)

  1. The change in the building’s structure was imperceptible to the casual observer. (Binaların yapısındaki değişiklik, sıradan bir gözlemci tarafından algılanamazdı.)
  2. The improvement in his writing was imperceptible until his teacher pointed it out. (Yazı yazmadaki iyileşmesi, öğretmeni ona işaret etmeden önce algılanamazdı.)

Bu yazıya ilk yorumu sen yaz!

Hemen Yorum Yaz

Adını veya rumuzunu yazabilirsin.