İmmaterial İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

İmmaterial İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

İmmaterial

İmmaterial kelimesinin Türkçe anlamı “maddi olmayan, soyut” gibi anlamlara gelir. İşte kelimenin kullanım örnekleri:

1. The value of friendship is immaterial, but it’s priceless. (Arkadaşlığın değeri maddi olmayabilir ama paha biçilemezdir.)
2. She won the debate with immaterial evidence. (O, maddi olmayan kanıtlarla tartışmayı kazandı.)
3. The color of her dress was immaterial to her happiness. (Elbisesinin rengi, mutluluğu için önemsizdi.)
4. The company’s immaterial assets were not included in the financial statement. (Şirketin maddi olmayan varlıkları finansal tabloda yer almamıştı.)
5. The lawyer argued that the defendant’s previous convictions were immaterial to the current case. (Avukat, sanığın önceki suçlamalarının mevcut dava için önemsiz olduğunu savundu.)
6. The artist’s work explored immaterial concepts like love and time. (Sanatçının eserleri aşk ve zaman gibi soyut kavramları keşfetti.)
7. She was more concerned with immaterial things like happiness and inner peace. (O, mutluluk ve iç huzur gibi maddi olmayan şeylerle daha çok ilgileniyordu.)
8. The immaterial world of dreams and imagination can be just as real as the physical world. (Rüya ve hayal dünyasının soyut dünyası fiziksel dünya kadar gerçek olabilir.)
9. He argued that the immaterial benefits of the project, such as community goodwill, were just as important as the financial gains. (O, toplumun takdiri gibi maddi olmayan faydaların, finansal kazanımlar kadar önemli olduğunu savundu.)
10. She believed that success was immaterial if it came at the cost of personal values and ethics. (O, kişisel değerler ve etik kuralların maliyetinde başarı maddi olmayabilir diye düşündü.)
11. The company’s immaterial losses were due to a decline in public perception. (Şirketin maddi olmayan kayıpları, halkın algısındaki düşüşten kaynaklandı.)
12. He dismissed the criticism as immaterial to his goals. (Eleştiriyi hedeflerine göre önemsiz olarak reddetti.)
13. The immateriality of the situation made it difficult to find a solution. (Durumun soyutluğu, bir çözüm bulmayı zorlaştırdı.)
14. She found immaterial solace in nature and art. (O, doğada ve sanatta soyut teselli buldu.)
15. The judge ruled that the defendant’s immaterial character flaws could not be used against them in court. (Yargıç, sanığın maddi olmayan karakter kusurlarının mahkemede kullanılamayacağına karar verdi.)
16. The value of a life is immaterial to those who see it as expendable. (Bir hayatın değeri, onu harcanabilir olarak görenler için m

addi olmayabilir.)
17. The immaterial nature of love makes it all the more powerful. (Aşkın soyut yapısı, onu daha da güçlü kılar.)

18. The artist’s immaterial works challenged the viewer’s perception of reality. (Sanatçının soyut eserleri, izleyicinin gerçeklik algısını sorguladı.)
19. He believed that immaterial wealth, such as knowledge and wisdom, was more valuable than material possessions. (O, bilgi ve bilgelik gibi maddi olmayan zenginliklerin, maddi varlıklardan daha değerli olduğuna inanıyordu.)
20. The immateriality of the situation forced them to rely on intuition and emotion to make a decision. (Durumun soyutluğu, karar vermek için sezgi ve duygularına güvenmelerini gerektirdi.)

Overall, the word “immaterial” can be used to describe things that are intangible, abstract, or lacking in physical substance. It is often used in discussions of ideas, emotions, and concepts that cannot be easily measured or quantified.