İlliterate İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı
İlliterate
İlliterate, okuma yazma bilmeyen anlamına gelir.
- Despite being illiterate, she managed to run a successful business. (Okuma yazma bilmediği halde, başarılı bir işletme yönetmeyi başardı.)
- Illiteracy is still a significant issue in many parts of the world. (Okuma yazma bilmeme hala dünyanın birçok bölgesinde önemli bir sorun.)
- He felt embarrassed when he had to admit that he was illiterate. (Okuma yazma bilmediğini itiraf etmek zorunda kaldığında utandı.)
- Illiterate people are more likely to face poverty and unemployment. (Okuma yazma bilmeyen insanlar yoksulluk ve işsizlikle karşılaşma olasılığı daha yüksektir.)
- The government has launched several programs to reduce illiteracy rates. (Hükümet, okuma yazma oranlarını azaltmak için birkaç program başlattı.)
- Illiterate parents often struggle to help their children with homework. (Okuma yazma bilmeyen ebeveynler, çocuklarına ödev konusunda yardımcı olmakta zorlanırlar.)
- Illiteracy is a barrier to personal and societal development. (Okuma yazma bilmeme kişisel ve toplumsal gelişmenin önünde bir engeldir.)
- The literacy rate in this region is quite low, with many illiterate adults. (Bu bölgedeki okuryazarlık oranı oldukça düşük ve birçok kişi okuma yazma bilmiyor.)
- He grew up in a family where illiteracy was the norm. (Okuma yazma bilmeme ailenin normu olduğu bir ailede büyüdü.)
- The illiteracy rate among women is higher than men in some parts of the world. (Dünyanın bazı bölgelerinde kadınların okuma yazma bilmeme oranı erkeklere göre daha yüksektir.)
- Illiterate people often have difficulty filling out forms or reading instructions. (Okuma yazma bilmeyen insanlar genellikle formları doldurmak veya talimatları okumakta zorluk çekerler.)
- The government has set a goal to eliminate illiteracy in the country by 2030. (Hükümet, ülkedeki okuma yazma bilmeme sorununu 2030 yılına kadar ortadan kaldırmayı hedeflemiştir.)
- Illiteracy is a major obstacle to accessing information and knowledge. (Okuma yazma bilmeme bilgiye ve bilgiye erişimde büyük bir engeldir.)
- The illiteracy rate has decreased significantly in this country over the past decade. (Geçen on yılda bu ülkedeki okuma yazma bilmeme oranı önemli ölçüde azalmıştır.)
- He enrolled in a literacy program to learn how to read and write. (Okuma yazma öğrenmek için bir okuryazarlık programına kaydoldu.)
- Illiterate people often rely on others to read important documents for them. (Okuma yazma bilmey
en insanlar genellikle önemli belgeleri okumak için başkalarına güvenirler.)
17. Illiteracy is a complex issue that requires multi-faceted solutions. (Okuma yazma bilmeme çok yönlü çözümler gerektiren karmaşık bir sorundur.)
- The teacher noticed that one of her students was illiterate and offered to help. (Öğretmen öğrencilerinden birinin okuma yazma bilmediğini fark etti ve yardım etmeyi teklif etti.)
- Illiteracy can lead to misunderstandings and miscommunications. (Okuma yazma bilmeme yanlış anlamalara ve yanlış anlaşılmalara yol açabilir.)
- The illiteracy rate in this country is closely linked to poverty and lack of education. (Bu ülkedeki okuma yazma bilmeme oranı yoksulluk ve eğitimsizlikle sıkı sıkıya bağlantılıdır.)
Hemen Yorum Yaz