Sane İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Sane İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Sane

Sane kelimesi, Türkçe dilinde “akıllı, mantıklı, sağlıklı” anlamlarına gelir.

Örnek cümleler:

  1. It’s not sane to jump off a building. (Binadan atlamak akıllıca değil.)
  2. She’s always the sane voice in the room. (Oda her zaman mantıklı ses olur.)
  3. He made a sane decision when he chose to quit his job. (İşinden ayrılmaya karar verdiğinde akıllıca bir karar verdi.)
  4. The jury found him sane enough to stand trial. (Jüri, duruşmaya katılabilecek kadar akıllı olduğunu buldu.)
  5. I’m not sure if this is a sane plan. (Bu akıllıca bir plan mı emin değilim.)
  6. In a world of chaos, it’s important to stay sane. (Kaotik bir dünyada, akıl sağlığını korumak önemlidir.)
  7. It would be more sane to take the bus instead of walking in this heat. (Bu sıcakta yürümek yerine otobüse binmek daha akıllıca olurdu.)
  8. She’s one of the few people who can keep me sane during a crisis. (Kriz anlarında beni akıllı kalan nadir insanlardan biridir.)
  9. We need to find a sane solution to this problem. (Bu soruna akılcı bir çözüm bulmalıyız.)
  10. The doctor said he’s perfectly sane. (Doktor onun tamamen akıllı olduğunu söyledi.)
  11. It’s not sane to drive after drinking. (İçtikten sonra araba kullanmak akıllıca değil.)
  12. The company made a sane decision by investing in new technology. (Yeni teknolojiye yatırım yaparak akıllıca bir karar aldılar.)
  13. I need to take a break to keep my sanity. (Akıl sağlığımı korumak için bir mola vermem gerekiyor.)
  14. It’s not sane to ignore a serious problem. (Ciddi bir sorunu görmezden gelmek akıllıca değil.)
  15. He’s always been the voice of reason and sanity in our family. (Ailemizde her zaman akılcı ve sağduyulu olan kişi oldu.)
  16. It’s important to maintain a sane work-life balance. (Akıllıca bir iş-yaşam dengesi sağlamak önemlidir.)
  17. The government needs to come up with a sane immigration policy. (Hükümetin akılcı bir göç politikası bulması gerekiyor.)
  18. She’s a very sane person who always thinks before she acts. (Her zaman düşünmeden önce düşünen, çok akıllı bir kişidir.)
  19. It’s not sane to stay in an abusive relationship. (Kötüye kullanılan bir ilişkide kalmak akıllıca değil.)
  20. The company’s management made a sane decision by promoting her to a higher position. (Yüksek bir pozisyona terfi ettirerek, şirketin yönetimi akıllıca bir karar aldı.)
  1. Despite all the challenges, she managed to keep a sane mind and stay focused on her goals. (Tüm zorluklara rağmen, akıl sağlığını korudu ve hedeflerine odaklandı.)
  2. The therapist helped him to regain his sanity after a traumatic experience. (Terapist, travmatik bir deneyimden sonra akıl sağlığını yeniden kazanmasına yardımcı oldu.)
  3. It’s important to have a sane approach when dealing with difficult people. (Zor insanlarla uğraşırken akılcı bir yaklaşım sergilemek önemlidir.)
  4. The company’s CEO is known for his sane and practical leadership style. (Şirketin CEO’su, akılcı ve pratik liderlik tarzıyla tanınır.)
  5. She’s a sane voice in the political debate, always presenting well-reasoned arguments. (Siyasi tartışmalarda mantıklı ses olan, her zaman iyi nedenlendirilmiş argümanlar sunan biridir.)
  6. It’s not sane to risk your health by smoking or eating junk food. (Sigara içmek veya fast food yemek gibi sağlığınızı riske atmak akıllıca değildir.)
  7. The judge ruled that the defendant was sane and responsible for his actions. (Yargıç, sanığın akıllı olduğunu ve eylemlerinden sorumlu olduğunu belirledi.)
  8. She’s a sane and reliable friend who always listens and gives good advice. (Her zaman dinler ve iyi tavsiyeler verir, akıllı ve güvenilir bir arkadaştır.)
  9. The government’s response to the pandemic should be based on scientific evidence and sane decision-making. (Pandemiye yönelik hükümetin tepkisi, bilimsel kanıtlara ve akılcı karar verme sürecine dayanmalıdır.)
  10. He realized that he needed to seek help when he started losing his sanity and couldn’t cope with his problems alone. (Yalnız başa çıkamayacağını ve akıl sağlığını kaybetmeye başladığını fark edince yardım aramak zorunda olduğunu anladı.)

Bu yazıya ilk yorumu sen yaz!

Hemen Yorum Yaz

Adını veya rumuzunu yazabilirsin.