Grasp İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Grasp İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Grasp Nedir?

Grasp, anlamı “kavramak” veya “anlamak” olan bir fiildir.

Örnek Cümleler:

1. I couldn’t grasp the concept of quantum physics in one sitting. (Kuantum fiziği kavramını bir oturuşta anlayamadım.)
2. She grasped my hand tightly and refused to let go. (Elini sıkıca kavradı ve bırakmamamı reddetti.)
3. It took me a while to grasp the idea behind the new marketing campaign. (Yeni pazarlama kampanyasının arkasındaki fikri anlamam biraz zaman aldı.)
4. The baby’s tiny hand tried to grasp the toy. (Bebek, oyuncakları kavramaya çalıştı.)
5. It’s important to grasp the basics before moving on to more complex topics. (Daha karmaşık konulara geçmeden önce temelleri kavramak önemlidir.)
6. The detective finally grasped the identity of the killer. (Dedektif nihayet katilin kimliğini kavradı.)
7. He grasped the opportunity to start his own business. (Kendi işini kurma fırsatını kavradı.)
8. I couldn’t grasp the meaning of the poem despite reading it several times. (Şiirin anlamını birkaç kez okumama rağmen kavrayamadım.)
9. She grasped the railing to steady herself on the stairs. (Merdivenlerde kendini sağlamlaştırmak için korkuluğu kavradı.)
10. The coach was trying to get the players to grasp the importance of teamwork. (Koç, oyuncuların takım çalışmasının önemini kavramalarını sağlamaya çalışıyordu.)
11. He quickly grasped the controls of the airplane and took off smoothly. (Uçağın kontrollerini hızla kavradı ve pürüzsüz bir şekilde kalkış yaptı.)
12. The toddler eagerly tried to grasp the spoon to feed herself. (Küçük çocuk, kendini beslemek için kaşığı tutmaya çalıştı.)
13. I couldn’t grasp the complexity of the legal system. (Hukuk sistemini kavrayamadım.)
14. The politician tried to grasp the attention of the audience with his passionate speech. (Politikacı tutkulu konuşmasıyla izleyicilerin ilgisini çekmeye çalıştı.)
15. She grasped the steering wheel tightly as she drove through the storm. (Fırtınadan geçerken direksiyonu sıkıca kavradı.)
16. The student finally grasped the solution to the difficult math problem. (Öğrenci nihayet zor matematik problemine çözümü kavradı.)
17. The cat deftly grasped the mouse in its paw. (Kedi ustalıkla avucunda fareyi kavradı.)
18. He couldn’t grasp the fact that his best friend had betrayed him. (En iyi arkadaşının onu ihanete uğrattığı gerçeğini kavrayamadı.)
19. The artist grasped the brush and began to paint. (Sanatçı fırçayı

kavrayarak ve boyamaya başladı.)
20. The coach was trying to grasp the attention of the distracted player. (Koç, dikkati dağılmış oyuncunun dikkatini çekmeye çalışıyordu.)