Gleam İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Gleam İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Gleam

Gleam, “parlama” veya “ışıldama” anlamlarına gelen bir fiildir.

Örnek cümleler:

1. The sun’s rays gleam off the surface of the water. (Güneş ışınları suyun yüzeyinde parıldar.)
2. Her eyes gleamed with excitement. (Onun gözleri heyecanla ışıldadı.)
3. The polished floors gleamed in the sunlight. (Parlatılmış zeminler güneş ışığında parıldıyor.)
4. The diamond necklace gleamed in the light. (Elmas kolye ışıkta parıldadı.)
5. His teeth gleamed white against his dark skin. (Onun dişleri koyu tenine karşı beyaz ışıltılıydı.)
6. The metal gleamed after being buffed to a shine. (Metal parlatıldıktan sonra parıldadı.)
7. The moon gleamed brightly in the clear sky. (Ay açık gökyüzünde parlak bir şekilde ışıldadı.)
8. The jewels in the crown gleamed with colorful brilliance. (Taçtaki mücevherler renkli bir parlaklıkla ışıldadı.)
9. The new car gleamed with its freshly polished paint job. (Yeni arabası taze cilalanmış boyası ile parıldıyordu.)
10. The athlete’s trophy gleamed proudly on the mantel. (Sporcu kupası gururla şömine başında parıldadı.)
11. The snow gleamed white under the bright sun. (Kar güneşin altında beyaz ışıltılıydı.)
12. The city skyline gleamed with the lights of the skyscrapers. (Şehir silueti gökdelenlerin ışıklarıyla parıldadı.)
13. The river gleamed in the moonlight. (Nehir ay ışığında parıldadı.)
14. Her engagement ring gleamed on her finger. (Nişan yüzüğü parmağında parıldadı.)
15. The children’s eyes gleamed with excitement as they saw the amusement park. (Çocukların gözleri eğlence parkını görünce heyecanla parıldadı.)
16. The crystal vase gleamed on the table in the sunlight. (Kristal vazo güneş ışığında masada parıldadı.)
17. The polished silverware gleamed in the candlelight. (Parlatılmış gümüş takım mum ışığında parıldadı.)
18. The starry sky gleamed with thousands of tiny lights. (Yıldızlı gökyüzü binlerce küçük ışıkla parıldadı.)
19. The armor of the knight gleamed in the sun as he rode on his horse. (Süvari şövalyenin zırhı at üzerinde güneşte parıldadı.)
20. The singer’s voice gleamed with emotion during the performance. (Şarkıcının sesi performans sırasında duyguları ile ışıldadı.)

Continuation

Continuation, “devam etme” veya “sürdürme” anlamına gelen bir isimdir.

Örnek cümleler:

1. We will need to discuss the continuation of this project at the next meeting. (Bu proje devam ettirilmesi için önümüzdeki toplantıda tartışmamız gerekecek.)
2. The movie’s continuation was announced after the huge success of the first one. (Film serisinin devamı ilk filmin büyük başarısının ardından duyuruldu.)
3. The continuation of the concert was uncertain due to the weather. (Konserin devamı hava koşulları nedeniyle belirsizdi.)
4. The book’s continuation was eagerly anticipated by its fans. (Kitabın devamı hayranları tarafından heyecanla bekleniyordu.)
5. The continuation of the relationship became difficult due to the distance between them. (İlişkinin devamı aralarındaki mesafe nedeniyle zorlaştı.)
6. The continuation of the story was left to the reader’s imagination. (Hikayenin devamı okuyucunun hayal gücüne bırakıldı.)
7. The continuation of the game was delayed due to a technical problem. (Oyunun devamı teknik bir sorun nedeniyle gecikti.)
8. The continuation of the road was blocked by a fallen tree. (Yolun devamı devrilmiş bir ağaç tarafından engellendi.)
9. The artist’s work is characterized by a continuation of his unique style. (Sanatçının eserleri kendine özgü tarzının sürdürülmesiyle karakterize edilir.)
10. The continuation of the play after intermission was just as thrilling as the first half. (Aradan sonra oyunun devamı ilk yarısı kadar heyecan vericiydi.)
11. The continuation of the lecture was postponed to another date due to the speaker’s illness. (Konuşmacının hastalığı nedeniyle dersin devamı başka bir tarihe ertelendi.)
12. The continuation of the investigation revealed surprising new evidence. (Soruşturmanın devamı şaşırtıcı yeni kanıtlar ortaya çıkardı.)
13. The continuation of the story in the sequel left fans with a cliffhanger. (Devam filminde hikayenin devamı hayranları merakta bıraktı.)
14. The continuation of the tradition was important to the family. (Geleneklerin devamı aile için önemliydi.)
15. The continuation of the dance routine required weeks of practice. (Dans rutininin devamı için haftalarca pratik yapmak gerekiyordu.)
16. The continuation of the class was dependent on the students’ grades. (Sınıfın devamı öğrencilerin notlarına bağlıydı.)
17. The continuation of the program was decided by the funding committee. (Programın devamı finansman komitesi tarafından kararlaştırıldı.)
18. The continuation of the conversation was difficult due to the language barrier. (Konuşmanın devamı dil engeli nedeniyle zordu.)
19. The continuation of the party was not possible due to the noise