Formidable İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Formidable İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Formidable Kelimesi

Formidable kelimesi İngilizce bir kelime olup, “korkunç, ürkütücü, muazzam, etkileyici” gibi anlamları vardır.

Örnek Cümleler:

1. The formidable size of the mountain made it difficult to climb. (Dağın muazzam boyutu tırmanmayı zorlaştırdı.)
2. The army faced a formidable enemy in the battle. (Ordu savaşta ürkütücü bir düşmana karşı karşıya kaldı.)
3. The new competitor poses a formidable challenge to our company. (Yeni rakip şirketimize karşı ürkütücü bir meydan okuma sunuyor.)
4. The team overcame a formidable obstacle to win the championship. (Takım, şampiyonluğu kazanmak için ürkütücü bir engeli aştı.)
5. The boxer has a formidable reputation in the ring. (Boksör, ringde ürkütücü bir üne sahip.)
6. The project required a formidable amount of time and effort. (Proje için muazzam bir zaman ve çaba gerekiyordu.)
7. The storm was a formidable force, causing widespread damage. (Fırtına, geniş çaplı hasara neden olan ürkütücü bir güçtü.)
8. The company’s formidable success was due to its innovative approach. (Şirketin muazzam başarısı, yenilikçi yaklaşımından kaynaklanıyordu.)
9. The formidable crowd made it difficult to see the stage. (Muazzam kalabalık, sahneyi görmeyi zorlaştırdı.)
10. The task ahead of us is formidable, but not impossible. (Önümüzdeki görev ürkütücü olsa da imkansız değil.)
11. The athlete’s formidable strength and speed set him apart from the competition. (Sporcu, ürkütücü gücü ve hızıyla rakiplerinden ayrılır.)
12. The castle was a formidable sight, with its towering walls and impressive architecture. (Kale, yükselen duvarları ve etkileyici mimarisiyle ürkütücü bir görüntüydü.)
13. The negotiations with the opposing team were a formidable challenge. (Karşı takımla yapılan müzakereler ürkütücü bir meydan okumaydı.)
14. The formidable leader inspired his team to achieve great things. (Ürkütücü lider, ekibini büyük şeyler başarmaya teşvik etti.)
15. The virus presented a formidable threat to public health. (Virüs, halk sağlığına ürkütücü bir tehdit oluşturdu.)
16. The criminal had a formidable reputation, causing fear among the locals. (Suçlu, ürkütücü bir üne sahipti ve yerliler arasında korkuya neden oldu.)
17. The singer’s formidable voice filled the concert hall. (Şarkıcının ürkütücü sesi, konser salonunu doldurdu.)
18. The task of rebuilding the city after the earthquake was a formidable challenge

  1. The formidable athlete broke the world record with ease. (Ürkütücü sporcu dünya rekorunu kolayca kırdı.)
  2. The project manager was faced with a formidable task, but she was up to the challenge. (Proje yöneticisi ürkütücü bir görevle karşı karşıya kaldı, ancak meydan okumaya hazırdı.)

(Türkçe çevirileri yazarken kalın ve kırmızı renk kullanıldı.)

Özet

Formidable kelimesi, korkunç, ürkütücü, muazzam ve etkileyici anlamlarına gelmektedir. Örnek cümlelerde bu anlamlara uygun kullanımlar yapılmıştır.

Bu yazıya ilk yorumu sen yaz!

Hemen Yorum Yaz

Adını veya rumuzunu yazabilirsin.