Adulate İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı
Adulate
Adulate kelimesi Türkçe’de “övmek, methetmek” anlamına gelir.
- He adulated his boss in hopes of getting a promotion. (Patronunu terfi alabilmek umuduyla methetti.)
- The journalist was accused of adulating the politician in her article. (Gazeteci, makalesinde siyasetçiyi methetmekle suçlandı.)
- She adulated her favorite actor by attending all of his movie premieres. (En sevdiği oyuncuyu bütün filmlerinin prömiyerlerine katılarak methetti.)
- The athlete was uncomfortable with the way his coach adulated him in front of the team. (Antrenörün takım önünde kendisini methetmesi sporcu için rahatsız ediciydi.)
- The teacher did not appreciate the student’s attempts to adulate her. (Öğretmen, öğrencisinin kendisini methetme çabalarını takdir etmedi.)
- She was accused of adulating her rich husband in order to maintain her luxurious lifestyle. (Lüks yaşantısını sürdürebilmek için zengin kocasını methetmekle suçlandı.)
- The politician was known for adulating his constituents in public speeches. (Siyasetçi, halkını kamuoyu önünde methetmekle tanınırdı.)
- The coach’s constant adulation of his star player caused jealousy among the rest of the team. (Antrenörün sürekli yıldız oyuncusunu methetmesi, diğer takım üyeleri arasında kıskançlık yarattı.)
- The author’s fans would often adulate her during book signings. (Yazarın hayranları kitap imza günlerinde onu sık sık methederlerdi.)
- She found it uncomfortable when her friend would adulate her beauty. (Arkadaşının güzelliğini methetmesi onun için rahatsız ediciydi.)
- The singer was uncomfortable with the way her fans adulated her on social media. (Şarkıcı, hayranlarının sosyal medyada kendisini methetme şeklinden rahatsızdı.)
- The company’s CEO was known for adulating himself in company meetings. (Şirket CEO’su, şirket toplantılarında kendisini methetmekle tanınırdı.)
- She adulated her mother for her hard work and dedication. (Annelerinin sıkı çalışma ve özverisi için onu methetti.)
- The student was accused of adulating the teacher in order to receive better grades. (Öğrenci, daha iyi not alabilmek için öğretmenini methetmekle suçlandı.)
- The actress was uncomfortable with the way the interviewer adulated her during the interview. (Röportaj sırasında röportajcının onu methetmesi, aktris için rahatsız ediciydi.)
- He adulated his girlfriend’s cooking skills, but secretly preferred his own cooking. (Kız arkadaşının yemek yapma becerilerini methetti, ama gizlice kendi yemeğini tercih ediyordu.)
- The artist’s fans would often
- The artist’s fans would often adulate her for her unique and innovative art style. (Sanatçının hayranları, benzersiz ve yenilikçi sanat tarzı için sık sık onu methederlerdi.)
- The politician’s opponents accused him of adulating himself too much during his campaign speeches. (Siyasetçinin rakipleri, kampanya konuşmalarında kendisini çok fazla methetmekle suçladılar.)
- The manager was uncomfortable with the way his employee would adulate him in hopes of getting a promotion. (Yönetici, terfi alabilmek umuduyla onu metheden çalışanının tavırlarından rahatsızdı.)
- The chef was praised and adulated by food critics for his culinary skills. (Şef, gastronomi uzmanları tarafından yemek yapma becerileri için övüldü ve methedildi.)
Translation
- Patronunu terfi alabilmek umuduyla methetti.
- Gazeteci, makalesinde siyasetçiyi methetmekle suçlandı.
- En sevdiği oyuncuyu bütün filmlerinin prömiyerlerine katılarak methetti.
- Antrenörün takım önünde kendisini methetmesi sporcu için rahatsız ediciydi.
- Öğretmen, öğrencisinin kendisini methetme çabalarını takdir etmedi.
- Lüks yaşantısını sürdürebilmek için zengin kocasını methetmekle suçlandı.
- Siyasetçi, halkını kamuoyu önünde methetmekle tanınırdı.
- Antrenörün sürekli yıldız oyuncusunu methetmesi, diğer takım üyeleri arasında kıskançlık yarattı.
- Yazarın hayranları kitap imza günlerinde onu sık sık methederlerdi.
- Arkadaşının güzelliğini methetmesi onun için rahatsız ediciydi.
- Şarkıcı, hayranlarının sosyal medyada kendisini methetme şeklinden rahatsızdı.
- Şirket CEO’su, şirket toplantılarında kendisini methetmekle tanınırdı.
- Annelerinin sıkı çalışma ve özverisi için onu methetti.
- Öğrenci, daha iyi not alabilmek için öğretmenini methetmekle suçlandı.
- Röportaj sırasında röportajcının onu methetmesi, aktris için rahatsız ediciydi.
- Kız arkadaşının yemek yapma becerilerini methetti, ama gizlice kendi yemeğini tercih ediyordu.
- Sanatçının hayranları, benzersiz ve yenilikçi sanat tarzı için sık sık onu methederlerdi.
- Siyasetçinin rakipleri, kampanya konuşmalarında kendisini çok fazla methetmekle suçladılar.
- Yönetici, terfi
Hemen Yorum Yaz