Flurry İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı
Flurry
Flurry, İngilizce bir kelime olup “yoğun, şiddetli ve hızlı hareket” anlamına gelir.
Örnek cümleler:
- The snow was coming down in a flurry. (Kar, şiddetli bir şekilde yağıyordu.)
- She typed with a flurry of energy. (Enerjisiyle hızlı bir şekilde yazı yazdı.)
- The birds flew away in a flurry of wings. (Kuşlar kanatlarının şiddetli çırpınışıyla uçup gittiler.)
- The children ran around the yard in a flurry of activity. (Çocuklar bahçede yoğun bir şekilde koşturdular.)
- The chef cooked with a flurry of ingredients. (Şef malzemeleri hızlıca karıştırarak yemek pişirdi.)
- The wind whipped up a flurry of sand. (Rüzgar kumun yoğun bir şekilde savrulmasına neden oldu.)
- The news caused a flurry of excitement. (Haber heyecanla karşılandı.)
- She brushed her hair with a flurry of strokes. (Saçını şiddetli hareketlerle fırçaladı.)
- The football game was played in a flurry of action. (Futbol maçı yoğun bir mücadele içinde geçti.)
- The market experienced a flurry of buying. (Piyasa yoğun bir alışveriş dalgası yaşadı.)
- The dancer moved with a flurry of grace. (Dansçı zarafetle hareket etti.)
- The storm caused a flurry of damage. (Fırtına yoğun hasara neden oldu.)
- The deadline approaching caused a flurry of activity. (Yaklaşan son tarih, yoğun bir hareketliliğe neden oldu.)
- The musician played the piano with a flurry of notes. (Müzisyen piyanoyu notaların şiddetli çalınmasıyla çaldı.)
- The factory worked in a flurry of production. (Fabrika üretim için yoğun bir şekilde çalıştı.)
- The meeting ended in a flurry of applause. (Toplantı alkışların yoğunluğu ile sona erdi.)
- The artist painted with a flurry of colors. (Sanatçı renkleri hızlı bir şekilde kullanarak resim yaptı.)
- The race ended in a flurry of activity at the finish line. (Yarış bitiş çizgisindeki hareketlilikle sona erdi.)
- The storm caused a flurry of cancellations. (Fırtına nedeniyle yoğun bir şekilde iptaller yaşandı.)
- The construction site was a flurry of noise and activity. (İnşaat sahası, gürültü ve hareketlilikle doluydu.)
- The newsroom was in a flurry of activity as they covered the breaking story. (Haber odası, gelişen haberin kapsanmasıyla yoğun bir hareketlilik içindeydi.)
- The flowers swayed in the breeze, causing a flurry of petals to fall. (Çiçekler esintide sallandı ve taç yapraklarının yoğun bir şekilde düşmesine neden oldu.)
- The chef worked with a flurry of knives and utensils as he prepared the meal. (Şef, yemek hazırlarken bıçak ve mutfak gereçleriyle yoğun bir şekilde çalıştı.)
- The dancers moved in a flurry of motion, creating a beautiful performance. (Dansçılar hareketlilikleriyle göz alıcı bir performans sergilediler.)
- The boxer threw a flurry of punches at his opponent. (Bokser rakibine şiddetli bir şekilde yumruk attı.)
- The entrepreneur was in a flurry of activity as she launched her new startup. (Girişimci, yeni girişimini başlatırken yoğun bir şekilde çalışıyordu.)
- The dog chased its tail in a flurry of excitement. (Köpek, heyecanla kuyruğunu kovaladı.)
- The storm caused a flurry of power outages in the city. (Fırtına şehirde yoğun bir şekilde elektrik kesintilerine neden oldu.)
- The students worked in a flurry of collaboration as they completed their group project. (Öğrenciler, grup projelerini tamamlarken işbirliği yaparak yoğun bir şekilde çalıştılar.)
- The artist worked in a flurry of creativity, producing several new pieces of artwork. (Sanatçı yaratıcılığıyla dolu bir şekilde çalışarak birkaç yeni sanat eseri üretti.)
Hemen Yorum Yaz