Flounce İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Flounce İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Flounce Nedir?

Flounce, aniden ve öfkeli bir şekilde ayrılma veya hareket etme eylemini ifade eder. Bu kelime, özellikle kadınlar arasında kullanılan bir argodur. Flounce, aynı zamanda bir kumaş kenarı veya giysi süslemesi için kullanılan fırfırlı bir bölge anlamına da gelebilir.

Örnek Cümleler:

  1. She flounced out of the room when she realized that no one was listening to her. (Hiç kimse onu dinlemediğinde odadan öfkeli bir şekilde ayrıldı.)
  2. He flounced out of the meeting after a heated argument with his boss. (Patronuyla hararetli bir tartışma sonrasında toplantıdan öfkeli bir şekilde ayrıldı.)
  3. The actress flounced off the stage in a huff when the audience started booing. (Seyirci ıslıklamaya başlayınca aktris öfkeli bir şekilde sahneden ayrıldı.)
  4. She flounced down on the couch, upset about the fight she had with her boyfriend. (Erkek arkadaşıyla yaşadığı kavgadan dolayı koltuğa öfkeli bir şekilde oturdu.)
  5. He flounced into the room, throwing his coat on the floor. (Ceketini yere atarak odaya öfkeli bir şekilde girdi.)
  6. She flounced out of the restaurant, unhappy with the service she received. (Aldığı hizmetten memnun kalmayarak restorandan öfkeli bir şekilde ayrıldı.)
  7. The toddler flounced away from his mother, not wanting to hold her hand. (Annesinin elini tutmak istemeyen çocuk öfkeli bir şekilde annesinden uzaklaştı.)
  8. The politician flounced out of the debate, frustrated with the lack of progress. (İlerleme kaydedilememesi nedeniyle tartışmadan öfkeli bir şekilde ayrılan siyasetçi.)
  9. She flounced out of the store, angry that they didn’t have her size. (Kendisi için uygun beden bulamayınca mağazadan öfkeli bir şekilde ayrıldı.)
  10. He flounced off the court, after losing the match. (Maçı kaybettikten sonra korttan öfkeli bir şekilde ayrıldı.)
  11. The bride flounced into the reception, wearing her beautiful wedding dress. (Gelin güzel gelinliğiyle resepsiyona öfkeli bir şekilde girdi.)
  12. She flounced out of the house, frustrated with her messy roommates. (Dağınık ev arkadaşlarından dolayı evden öfkeli bir şekilde ayrıldı.)
  13. He flounced into the office, demanding a raise. (Maaş artışı talep ederek ofise öfkeli bir şekilde girdi.)
  14. She flounced away from the group, tired of their constant arguing. (Sürekli tartışmalarından sıkılarak gruptan öfkeli bir şekilde uzaklaştı.)
  15. The model flounced down the runway,

showing off the designer’s latest collection. (Manken, tasarımcının en son koleksiyonunu sergileyerek podyumda öfkeli bir şekilde yürüdü.)
16. She flounced out of the car, irritated by the traffic. (Trafikten rahatsız olarak arabadan öfkeli bir şekilde indi.)

  1. He flounced out of the gym, angry that his workout was interrupted. (Antrenmanı bölündüğü için öfkeli bir şekilde spor salonundan ayrıldı.)
  2. She flounced away from her friend, tired of her constant complaining. (Sürekli şikayet etmesinden sıkılarak arkadaşından öfkeli bir şekilde uzaklaştı.)
  3. He flounced into the kitchen, annoyed that dinner was not ready. (Akşam yemeğinin hazır olmamasından dolayı mutfağa öfkeli bir şekilde girdi.)
  4. She flounced out of the classroom, frustrated with the teacher’s unfair grading. (Adaletsiz not verildiği için sınıftan öfkeli bir şekilde ayrıldı.)

Bu yazıya ilk yorumu sen yaz!

Hemen Yorum Yaz

Adını veya rumuzunu yazabilirsin.