Preconceived İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Preconceived İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Preconceived kelimesinin anlamı:

Preconceived, önceden oluşturulmuş veya önceden düşünülmüş bir fikrin veya kanaatin ifadesidir. Bu fikirler, genellikle doğru veya yanlış olmayan önyargılar veya önyargılar şeklinde olabilir.

Örnek cümleler:

1. I tried to approach the situation with an open mind, without any preconceived notions. (Önyargısız bir şekilde duruma yaklaşmaya çalıştım.)
2. Her preconceived idea about the subject was challenged by the new information. (Konuyla ilgili tüm önyargılı fikirleri, yeni bilgilerle sınandı.)
3. It’s important to recognize and overcome our preconceived biases. (Önyargılarımızı tanımak ve onları aşmak önemlidir.)
4. The project was doomed from the start due to the preconceived notions of the team members. (Takım üyelerinin önyargılı fikirleri nedeniyle, proje baştan mahkum edildi.)
5. She went into the meeting with a preconceived idea of what would happen, and she was proved wrong. (Toplantıya ne olacağına dair önyargılı bir fikirle girdi ve yanıldığı ortaya çıktı.)
6. Many people have preconceived notions about certain cultures or ethnicities. (Bazı kültürler veya etnik gruplar hakkında önyargılı fikirleri olan birçok insan var.)
7. He was able to change his preconceived opinions about the company after learning more about it. (Daha fazla bilgi edindikten sonra şirketle ilgili önyargılı fikirlerini değiştirebildi.)
8. Our preconceived ideas can often cloud our judgment and prevent us from seeing the truth. (Önyargılı fikirlerimiz sıklıkla kararlarımızı bulandırır ve gerçeği görmemizi engeller.)
9. The teacher tried to get the students to approach the subject without any preconceived ideas. (Öğretmen öğrencilerin konuya herhangi bir önyargı olmadan yaklaşmalarını denedi.)
10. She had a preconceived notion about the book based on its cover, but ended up enjoying it. (Kapağına bakarak kitapla ilgili bir önyargılı fikri vardı, ama sonunda beğendi.)
11. It’s important to challenge our preconceived ideas and be open to new perspectives. (Önyargılı fikirlerimizi sorgulamak ve yeni bakış açılarına açık olmak önemlidir.)
12. His preconceived biases towards certain people caused him to make unfair judgments. (Bazı insanlarla ilgili önyargılı fikirleri, adil olmayan kararlar vermesine neden oldu.)
13. The study aims to investigate the preconceived notions that people have about mental health. (Çalışma, insanların mental sağlık hakkında ne tür önyargılı fikirleri olduğunu araştırmayı amaçlıyor.)
14. Our precon

14. Our preconceived notions about success can often prevent us from taking risks and pursuing our passions. (Başarı ile ilgili önyargılı fikirlerimiz sıklıkla risk almamızı ve tutkularımızı takip etmemizi engeller.)
15. The preconceived ideas of the jury members influenced their decision-making process. (Jüri üyelerinin önyargılı fikirleri, karar verme süreçlerini etkiledi.)
16. She was surprised to find that her preconceived notions about the city were completely wrong. (Şehirle ilgili önyargılı fikirlerinin tamamen yanlış olduğunu keşfetmek onu şaşırttı.)
17. We need to be aware of our preconceived biases in order to make fair and objective decisions. (Adil ve objektif kararlar almak için önyargılı fikirlerimizin farkında olmamız gerekiyor.)
18. His preconceived ideas about what a successful career should look like prevented him from pursuing his true passions. (Başarılı bir kariyerin nasıl olması gerektiği hakkındaki önyargılı fikirleri, gerçek tutkularını takip etmesini engelledi.)
19. The experiment was designed to challenge the participants’ preconceived notions about gender roles. (Deney, katılımcıların cinsiyet rolleri hakkındaki önyargılı fikirlerini sorgulamak için tasarlandı.)
20. Preconceived notions can be harmful and perpetuate stereotypes, so it’s important to actively work to overcome them. (Önyargılı fikirler zararlı olabilir ve stereotipleri devam ettirebilir, bu yüzden onları aşmak için aktif bir şekilde çalışmak önemlidir.)