Fascination İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı
Fascination (Hayranlık) İle İlgili Örnek Cümleler:
Anlamı: İlgi, merak veya hayranlık duyma durumu.
- I watched the performance with fascination. (Performansı hayranlıkla izledim.)
- Her fascination with science began at an early age. (Bilimle ilgisi erken yaşta başladı.)
- He had a fascination for solving complex puzzles. (Karmaşık bulmacaları çözmeye karşı bir hayranlığı vardı.)
- The audience was held in fascination by the magician’s tricks. (İzleyiciler sihirbazın hileleriyle hayranlık içinde kaldı.)
- She had a fascination with the beauty of the natural world. (Doğal dünyanın güzelliğine karşı bir hayranlığı vardı.)
- His fascination with ancient history led him to become an archaeologist. (Antik tarihe olan ilgisi onu arkeolog olmaya yönlendirdi.)
- The intricate details of the artwork held my fascination. (Sanat eserinin karmaşık detayları beni büyüledi.)
- She spoke about her travels with fascination and enthusiasm. (Seyahatleri hakkında hayranlık ve hevesle konuştu.)
- The book’s plot held my fascination until the very end. (Kitabın kurgusu sonuna kadar beni büyüledi.)
- His fascination with space and astronomy led him to become an astronaut. (Uzay ve astronomiye olan hayranlığı onu astronot olmaya yönlendirdi.)
- The scientist’s discoveries sparked a fascination in the public. (Bilim adamının keşifleri halkta bir hayranlık uyandırdı.)
- She had a fascination with learning new languages. (Yeni diller öğrenmeye karşı bir hayranlığı vardı.)
- The beauty of the sunset held his fascination. (Günbatımının güzelliği onun hayranlığını kazandı.)
- The child’s fascination with dinosaurs led to a love of paleontology. (Çocuğun dinozorlara karşı hayranlığı paleontoloji sevgisine dönüştü.)
- The history museum was filled with artifacts that held our fascination. (Tarih müzesi, hayranlıkla izlediğimiz eserlerle doluydu.)
- The singer’s performance held the audience’s fascination throughout the concert. (Şarkıcının performansı konser boyunca izleyicilerin hayranlığını kazandı.)
- His fascination with the human mind led him to become a psychologist. (İnsan zihnine olan hayranlığı onu psikolog olmaya yönlendirdi.)
- The art exhibit’s unique pieces held my fascination. (Sanat sergisindeki benzersiz eserler benim ilgimi çekti.)
- The stunning architecture of the building held our fascination. (Bina’nın muhteşem mimarisi bizim hayranlığımızı kazandı.)
- She had a fascination with the history and culture of different countries. (Farklı ülkelerin tarih ve kültürüne karşı bir hayranlığı vard
Anlamı: İlgi, merak veya hayranlık duyma durumu.
- The intricate dance moves held the audience’s fascination. (Karmaşık dans hareketleri izleyicilerin hayranlığını kazandı.)
- He had a fascination with the workings of the human body. (İnsan vücudunun işleyişine karşı bir hayranlığı vardı.)
- The stunning views from the mountaintop held our fascination. (Dağın tepesinden muhteşem manzaralar bizim hayranlığımızı kazandı.)
- The artist’s unique style held my fascination. (Sanatçının benzersiz tarzı benim hayranlığımı kazandı.)
- Her fascination with fashion led her to become a designer. (Modaya olan hayranlığı onu bir tasarımcı olmaya yönlendirdi.)
- The scientist’s presentation held the audience’s fascination throughout. (Bilim adamının sunumu boyunca izleyicilerin hayranlığını kazandı.)
- The old book’s intricate illustrations held my fascination. (Eski kitabın karmaşık illüstrasyonları benim hayranlığımı kazandı.)
- The unique cuisine held their fascination during the trip. (Seyahat sırasında benzersiz yemekler onların hayranlığını kazandı.)
- His fascination with history led him to become a history teacher. (Tarihe olan hayranlığı onu tarih öğretmeni olmaya yönlendirdi.)
- The stunning performance held the audience’s fascination until the very end. (Muhteşem performans, sonuna kadar izleyicilerin hayranlığını kazandı.)
- She had a fascination with animals and nature. (Hayvanlar ve doğa hakkında bir hayranlığı vardı.)
- The intricate details of the jewelry held my fascination. (Mücevherin karmaşık detayları benim hayranlığımı kazandı.)
- The young boy’s fascination with planes led him to become a pilot. (Küçük çocuğun uçaklara karşı hayranlığı onu pilot olmaya yönlendirdi.)
- The historical landmarks held our fascination during the trip. (Seyahat sırasında tarihi yerler bizim hayranlığımızı kazandı.)
- The intricate patterns on the fabric held her fascination. (Kumaştaki karmaşık desenler onun hayranlığını kazandı.)
- His fascination with music led him to become a musician. (Müziğe olan hayranlığı onu müzisyen olmaya yönlendirdi.)
- The stunning sunset held everyone’s fascination. (Muhteşem günbatımı herkesin hayranlığını kazandı.)
- Her fascination with the ocean led her to become a marine biologist. (Okyanusa olan hayranlığı onu deniz biyolojisi uzmanı olmaya yönlendirdi.)
- The unique culture held their fascination during the trip. (Seyahat sırasında benzersiz kültür onların hayranlığını kazandı.)
- The intricate design of the building held our fascination. (Binanın karmaşık
Hemen Yorum Yaz