Fascination İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Fascination İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Fascination (Hayranlık) İle İlgili Örnek Cümleler:

Anlamı: İlgi, merak veya hayranlık duyma durumu.

  1. I watched the performance with fascination. (Performansı hayranlıkla izledim.)
  2. Her fascination with science began at an early age. (Bilimle ilgisi erken yaşta başladı.)
  3. He had a fascination for solving complex puzzles. (Karmaşık bulmacaları çözmeye karşı bir hayranlığı vardı.)
  4. The audience was held in fascination by the magician’s tricks. (İzleyiciler sihirbazın hileleriyle hayranlık içinde kaldı.)
  5. She had a fascination with the beauty of the natural world. (Doğal dünyanın güzelliğine karşı bir hayranlığı vardı.)
  6. His fascination with ancient history led him to become an archaeologist. (Antik tarihe olan ilgisi onu arkeolog olmaya yönlendirdi.)
  7. The intricate details of the artwork held my fascination. (Sanat eserinin karmaşık detayları beni büyüledi.)
  8. She spoke about her travels with fascination and enthusiasm. (Seyahatleri hakkında hayranlık ve hevesle konuştu.)
  9. The book’s plot held my fascination until the very end. (Kitabın kurgusu sonuna kadar beni büyüledi.)
  10. His fascination with space and astronomy led him to become an astronaut. (Uzay ve astronomiye olan hayranlığı onu astronot olmaya yönlendirdi.)
  11. The scientist’s discoveries sparked a fascination in the public. (Bilim adamının keşifleri halkta bir hayranlık uyandırdı.)
  12. She had a fascination with learning new languages. (Yeni diller öğrenmeye karşı bir hayranlığı vardı.)
  13. The beauty of the sunset held his fascination. (Günbatımının güzelliği onun hayranlığını kazandı.)
  14. The child’s fascination with dinosaurs led to a love of paleontology. (Çocuğun dinozorlara karşı hayranlığı paleontoloji sevgisine dönüştü.)
  15. The history museum was filled with artifacts that held our fascination. (Tarih müzesi, hayranlıkla izlediğimiz eserlerle doluydu.)
  16. The singer’s performance held the audience’s fascination throughout the concert. (Şarkıcının performansı konser boyunca izleyicilerin hayranlığını kazandı.)
  17. His fascination with the human mind led him to become a psychologist. (İnsan zihnine olan hayranlığı onu psikolog olmaya yönlendirdi.)
  18. The art exhibit’s unique pieces held my fascination. (Sanat sergisindeki benzersiz eserler benim ilgimi çekti.)
  19. The stunning architecture of the building held our fascination. (Bina’nın muhteşem mimarisi bizim hayranlığımızı kazandı.)
  20. She had a fascination with the history and culture of different countries. (Farklı ülkelerin tarih ve kültürüne karşı bir hayranlığı vard

Anlamı: İlgi, merak veya hayranlık duyma durumu.

  1. The intricate dance moves held the audience’s fascination. (Karmaşık dans hareketleri izleyicilerin hayranlığını kazandı.)
  2. He had a fascination with the workings of the human body. (İnsan vücudunun işleyişine karşı bir hayranlığı vardı.)
  3. The stunning views from the mountaintop held our fascination. (Dağın tepesinden muhteşem manzaralar bizim hayranlığımızı kazandı.)
  4. The artist’s unique style held my fascination. (Sanatçının benzersiz tarzı benim hayranlığımı kazandı.)
  5. Her fascination with fashion led her to become a designer. (Modaya olan hayranlığı onu bir tasarımcı olmaya yönlendirdi.)
  6. The scientist’s presentation held the audience’s fascination throughout. (Bilim adamının sunumu boyunca izleyicilerin hayranlığını kazandı.)
  7. The old book’s intricate illustrations held my fascination. (Eski kitabın karmaşık illüstrasyonları benim hayranlığımı kazandı.)
  8. The unique cuisine held their fascination during the trip. (Seyahat sırasında benzersiz yemekler onların hayranlığını kazandı.)
  9. His fascination with history led him to become a history teacher. (Tarihe olan hayranlığı onu tarih öğretmeni olmaya yönlendirdi.)
  10. The stunning performance held the audience’s fascination until the very end. (Muhteşem performans, sonuna kadar izleyicilerin hayranlığını kazandı.)
  11. She had a fascination with animals and nature. (Hayvanlar ve doğa hakkında bir hayranlığı vardı.)
  12. The intricate details of the jewelry held my fascination. (Mücevherin karmaşık detayları benim hayranlığımı kazandı.)
  13. The young boy’s fascination with planes led him to become a pilot. (Küçük çocuğun uçaklara karşı hayranlığı onu pilot olmaya yönlendirdi.)
  14. The historical landmarks held our fascination during the trip. (Seyahat sırasında tarihi yerler bizim hayranlığımızı kazandı.)
  15. The intricate patterns on the fabric held her fascination. (Kumaştaki karmaşık desenler onun hayranlığını kazandı.)
  16. His fascination with music led him to become a musician. (Müziğe olan hayranlığı onu müzisyen olmaya yönlendirdi.)
  17. The stunning sunset held everyone’s fascination. (Muhteşem günbatımı herkesin hayranlığını kazandı.)
  18. Her fascination with the ocean led her to become a marine biologist. (Okyanusa olan hayranlığı onu deniz biyolojisi uzmanı olmaya yönlendirdi.)
  19. The unique culture held their fascination during the trip. (Seyahat sırasında benzersiz kültür onların hayranlığını kazandı.)
  20. The intricate design of the building held our fascination. (Binanın karmaşık

Bu yazıya ilk yorumu sen yaz!

Hemen Yorum Yaz

Adını veya rumuzunu yazabilirsin.