Ennui İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Ennui İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Ennui

Ennui Türkçe anlamı “can sıkıntısı” olan bir kelimedir. Genellikle tekrarlayan veya sıkıcı aktiviteler sonucu ortaya çıkan bir duygu durumudur.

1. I couldn’t shake off the ennui I felt on that rainy day. (İngilizce: I couldn’t shake off the ennui I felt on that rainy day.)
   (Türkçe: O yağmurlu günde hissettiğim can sıkıntısından kurtulamadım.)

2. She wandered aimlessly around the city, plagued by ennui. (İngilizce: She wandered aimlessly around the city, plagued by ennui.)
   (Türkçe: O, şehirde amaçsızca dolaşıyordu, can sıkıntısı ile rahatsız edilmişti.)

3. The monotony of her daily routine filled her with ennui. (İngilizce: The monotony of her daily routine filled her with ennui.)
   (Türkçe: Günlük rutininin monotonluğu onu can sıkıntısıyla doldurdu.)

4. The ennui of being stuck in traffic for hours was unbearable. (İngilizce: The ennui of being stuck in traffic for hours was unbearable.)
   (Türkçe: Saatlerce trafikte kalmak can sıkıntısını dayanılmaz hale getirdi.)

5. He tried to overcome his ennui by taking up new hobbies. (İngilizce: He tried to overcome his ennui by taking up new hobbies.)
   (Türkçe: Yeni hobiler edinerek can sıkıntısını yenmeye çalıştı.)

6. The ennui of being unemployed and unproductive was weighing heavily on him. (İngilizce: The ennui of being unemployed and unproductive was weighing heavily on him.)
   (Türkçe: İşsiz ve verimsiz olmanın can sıkıntısı üzerinde ağır bir yükü vardı.)

7. The ennui of the long winter evenings made her feel lonely. (İngilizce: The ennui of the long winter evenings made her feel lonely.)
   (Türkçe: Uzun kış akşamlarının can sıkıntısı onu yalnız hissettirdi.)

8. She tried to relieve her ennui by watching TV, but it only made it worse. (İngilizce: She tried to relieve her ennui by watching TV, but it only made it worse.)
   (Türkçe: Televizyon izleyerek can

sıkıntısını hafifletmeye çalıştı, ancak sadece daha da kötüleştirdi.)

9. The ennui of living in the same place for too long made her want to travel. (İngilizce: The ennui of living in the same place for too long made her want to travel.)
   (Türkçe: Aynı yerde çok uzun süre yaşamanın can sıkıntısı onu seyahat etmek istedi.)

10. He felt a deep ennui when he realized that he had achieved everything he wanted in life. (İngilizce: He felt a deep ennui when he realized that he had achieved everything he wanted in life.)
    (Türkçe: Hayatında istediği her şeyi elde ettiğinde derin bir can sıkıntısı hissetti.)

11. The ennui of his daily routine was slowly killing his creativity. (İngilizce: The ennui of his daily routine was slowly killing his creativity.)
    (Türkçe: Günlük rutininin can sıkıntısı yaratıcılığını yavaşça öldürüyordu.)

12. The ennui of waiting for her appointment was unbearable. (İngilizce: The ennui of waiting for her appointment was unbearable.)
    (Türkçe: Randevusunu beklemenin can sıkıntısı dayanılmazdı.)

13. She felt a sense of ennui after finishing her long-term project. (İngilizce: She felt a sense of ennui after finishing her long-term project.)
    (Türkçe: Uzun vadeli projesini tamamladıktan sonra bir can sıkıntısı hissetti.)

14. The ennui of not being able to see her family due to the pandemic was heartbreaking. (İngilizce: The ennui of not being able to see her family due to the pandemic was heartbreaking.)
    (Türkçe: Pandemi nedeniyle ailesini görememenin can sıkıntısı kalbinin kırılmasına neden oldu.)

15. He felt a sense of ennui whenever he had to attend a company meeting. (İngilizce: He felt a sense of ennui whenever he had to attend a company meeting.)
    (Türkçe: Şirket toplantısına katılması gerektiğinde her zaman bir can sıkıntısı hissetti.)

16. The ennui of being stuck at home during lockdown was difficult to bear. (İngilizce: The ennui of being stuck at home during lockdown was difficult to bear.)
    (Türkçe: Kilitlenme sırasında evde kalmak can sıkıntısını çek