Endure İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Endure İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Endure İle İlgili Cümleler

Anlamı: Dayanmak, tahammül etmek, sürdürmek.

Örnek Cümleler:

  1. She had to endure a lot of pain after her surgery. (Ameliyatından sonra çok acı çekmek zorunda kaldı.)
  2. I don’t think I can endure this job much longer. (Sanırım bu işi daha fazla sürdüremem.)
  3. The athletes had to endure the scorching heat during the marathon. (Sporcular maraton sırasında yakıcı sıcaklığı dayanmak zorunda kaldılar.)
  4. Despite the hardships, the soldiers were able to endure and complete their mission. (Zorluklara rağmen, askerler dayanabildiler ve görevlerini tamamladılar.)
  5. How did you endure living with your noisy roommates? (Gürültülü ev arkadaşlarınla nasıl dayanabildin?)
  6. We must endure the storm and wait for it to pass. (Fırtınayı göğüslemeli ve geçmesini beklemeliyiz.)
  7. I can’t endure this pain any longer, I need to see a doctor. (Bu ağrıyı daha fazla çekemem, bir doktora gitmem lazım.)
  8. The old man had to endure the loss of his wife and son within a year. (Yaşlı adam bir yıl içinde eşinin ve oğlunun kaybına dayanmak zorunda kaldı.)
  9. She has to endure long hours of studying to pass her exams. (Sınavları geçmek için uzun saatler boyunca çalışmaya dayanmak zorunda.)
  10. The people of the village had to endure years of drought and famine. (Köy halkı yıllarca kuraklık ve kıtlıkla baş etmek zorunda kaldı.)
  11. The marathon runners must endure the pain and fatigue to reach the finish line. (Maraton koşucuları, bitiş çizgisine ulaşmak için acı ve yorgunluğa dayanmak zorundadırlar.)
  12. She had to endure her husband’s constant criticism of her cooking. (Kocasının yemeklerine sürekli eleştirisine dayanmak zorunda kaldı.)
  13. The team had to endure a lot of setbacks before finally winning the championship. (Takım, sonunda şampiyonluğu kazanmadan önce birçok aksilikle başa çıkmak zorunda kaldı.)
  14. He had to endure the pain of losing his best friend in a car accident. (En iyi arkadaşını bir trafik kazasında kaybetmenin acısına dayanmak zorunda kaldı.)
  15. The soldier had to endure months of being separated from his family during his deployment. (Asker, görevi sırasında ailesinden aylarca ayrı kalmaya dayanmak zorunda kaldı.)
  16. The hikers had to endure a long and difficult climb to reach the summit. (Yürüyüşçüler, zirveye ulaşmak için uzun ve zorlu bir tırmanışa dayan
  1. She had to endure the disappointment of not getting the job she had applied for. (Başvurduğu işi alamamanın hayal kırıklığına dayanmak zorunda kaldı.)
  2. The prisoners had to endure the harsh conditions of the overcrowded jail. (Mahkumlar, kalabalık ve zor koşulların hüküm sürdüğü hapishaneye dayanmak zorunda kaldılar.)
  3. The workers had to endure low wages and long hours at the factory. (İşçiler, fabrikada düşük ücretler ve uzun çalışma saatleriyle başa çıkmak zorunda kaldılar.)
  4. Despite the pain, she was able to endure the childbirth and give birth to a healthy baby. (Ağrılara rağmen, doğumu göğüsleyebildi ve sağlıklı bir bebek dünyaya getirdi.)

Türkçe Karşılıklar:

  1. Ameliyatından sonra çok acı çekmek zorunda kaldı.
  2. Sanırım bu işi daha fazla sürdüremem.
  3. Sporcular maraton sırasında yakıcı sıcaklığı dayanmak zorunda kaldılar.
  4. Zorluklara rağmen, askerler dayanabildiler ve görevlerini tamamladılar.
  5. Gürültülü ev arkadaşlarınla nasıl dayanabildin?
  6. Fırtınayı göğüslemeli ve geçmesini beklemeliyiz.
  7. Bu ağrıyı daha fazla çekemem, bir doktora gitmem lazım.
  8. Yaşlı adam bir yıl içinde eşinin ve oğlunun kaybına dayanmak zorunda kaldı.
  9. Sınavları geçmek için uzun saatler boyunca çalışmaya dayanmak zorunda.
  10. Köy halkı yıllarca kuraklık ve kıtlıkla baş etmek zorunda kaldı.
  11. Maraton koşucuları, bitiş çizgisine ulaşmak için acı ve yorgunluğa dayanmak zorundadırlar.
  12. Kocasının yemeklerine sürekli eleştirisine dayanmak zorunda kaldı.
  13. Takım, sonunda şampiyonluğu kazanmadan önce birçok aksilikle başa çıkmak zorunda kaldı.
  14. En iyi arkadaşını bir trafik kazasında kaybetmenin acısına dayanmak zorunda kaldı.
  15. Asker, görevi sırasında ailesinden aylarca ayrı kalmaya dayanmak zorunda kaldı.
  16. Yürüyüşçüler, zirveye ulaşmak için uzun ve zorlu bir tırmanışa dayanmak zorundaydılar.
  17. Başvurduğu işi alamamanın hayal kırıklığına dayanmak zorunda kaldı.
  18. Mahkumlar, kalabalık ve zor koşulların hüküm sürdüğü hapishan

Bu yazıya ilk yorumu sen yaz!

Hemen Yorum Yaz

Adını veya rumuzunu yazabilirsin.