Endure İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı
Endure İle İlgili Cümleler
Anlamı: Dayanmak, tahammül etmek, sürdürmek.
Örnek Cümleler:
- She had to endure a lot of pain after her surgery. (Ameliyatından sonra çok acı çekmek zorunda kaldı.)
- I don’t think I can endure this job much longer. (Sanırım bu işi daha fazla sürdüremem.)
- The athletes had to endure the scorching heat during the marathon. (Sporcular maraton sırasında yakıcı sıcaklığı dayanmak zorunda kaldılar.)
- Despite the hardships, the soldiers were able to endure and complete their mission. (Zorluklara rağmen, askerler dayanabildiler ve görevlerini tamamladılar.)
- How did you endure living with your noisy roommates? (Gürültülü ev arkadaşlarınla nasıl dayanabildin?)
- We must endure the storm and wait for it to pass. (Fırtınayı göğüslemeli ve geçmesini beklemeliyiz.)
- I can’t endure this pain any longer, I need to see a doctor. (Bu ağrıyı daha fazla çekemem, bir doktora gitmem lazım.)
- The old man had to endure the loss of his wife and son within a year. (Yaşlı adam bir yıl içinde eşinin ve oğlunun kaybına dayanmak zorunda kaldı.)
- She has to endure long hours of studying to pass her exams. (Sınavları geçmek için uzun saatler boyunca çalışmaya dayanmak zorunda.)
- The people of the village had to endure years of drought and famine. (Köy halkı yıllarca kuraklık ve kıtlıkla baş etmek zorunda kaldı.)
- The marathon runners must endure the pain and fatigue to reach the finish line. (Maraton koşucuları, bitiş çizgisine ulaşmak için acı ve yorgunluğa dayanmak zorundadırlar.)
- She had to endure her husband’s constant criticism of her cooking. (Kocasının yemeklerine sürekli eleştirisine dayanmak zorunda kaldı.)
- The team had to endure a lot of setbacks before finally winning the championship. (Takım, sonunda şampiyonluğu kazanmadan önce birçok aksilikle başa çıkmak zorunda kaldı.)
- He had to endure the pain of losing his best friend in a car accident. (En iyi arkadaşını bir trafik kazasında kaybetmenin acısına dayanmak zorunda kaldı.)
- The soldier had to endure months of being separated from his family during his deployment. (Asker, görevi sırasında ailesinden aylarca ayrı kalmaya dayanmak zorunda kaldı.)
- The hikers had to endure a long and difficult climb to reach the summit. (Yürüyüşçüler, zirveye ulaşmak için uzun ve zorlu bir tırmanışa dayan
- She had to endure the disappointment of not getting the job she had applied for. (Başvurduğu işi alamamanın hayal kırıklığına dayanmak zorunda kaldı.)
- The prisoners had to endure the harsh conditions of the overcrowded jail. (Mahkumlar, kalabalık ve zor koşulların hüküm sürdüğü hapishaneye dayanmak zorunda kaldılar.)
- The workers had to endure low wages and long hours at the factory. (İşçiler, fabrikada düşük ücretler ve uzun çalışma saatleriyle başa çıkmak zorunda kaldılar.)
- Despite the pain, she was able to endure the childbirth and give birth to a healthy baby. (Ağrılara rağmen, doğumu göğüsleyebildi ve sağlıklı bir bebek dünyaya getirdi.)
Türkçe Karşılıklar:
- Ameliyatından sonra çok acı çekmek zorunda kaldı.
- Sanırım bu işi daha fazla sürdüremem.
- Sporcular maraton sırasında yakıcı sıcaklığı dayanmak zorunda kaldılar.
- Zorluklara rağmen, askerler dayanabildiler ve görevlerini tamamladılar.
- Gürültülü ev arkadaşlarınla nasıl dayanabildin?
- Fırtınayı göğüslemeli ve geçmesini beklemeliyiz.
- Bu ağrıyı daha fazla çekemem, bir doktora gitmem lazım.
- Yaşlı adam bir yıl içinde eşinin ve oğlunun kaybına dayanmak zorunda kaldı.
- Sınavları geçmek için uzun saatler boyunca çalışmaya dayanmak zorunda.
- Köy halkı yıllarca kuraklık ve kıtlıkla baş etmek zorunda kaldı.
- Maraton koşucuları, bitiş çizgisine ulaşmak için acı ve yorgunluğa dayanmak zorundadırlar.
- Kocasının yemeklerine sürekli eleştirisine dayanmak zorunda kaldı.
- Takım, sonunda şampiyonluğu kazanmadan önce birçok aksilikle başa çıkmak zorunda kaldı.
- En iyi arkadaşını bir trafik kazasında kaybetmenin acısına dayanmak zorunda kaldı.
- Asker, görevi sırasında ailesinden aylarca ayrı kalmaya dayanmak zorunda kaldı.
- Yürüyüşçüler, zirveye ulaşmak için uzun ve zorlu bir tırmanışa dayanmak zorundaydılar.
- Başvurduğu işi alamamanın hayal kırıklığına dayanmak zorunda kaldı.
- Mahkumlar, kalabalık ve zor koşulların hüküm sürdüğü hapishan
Hemen Yorum Yaz