Elusive İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Elusive İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Elusive

Elusive, Türkçe anlamı itici, kaçamak, zor anlaşılır, müphem olan gibi anlamlara gelmektedir. Bu kelime, genellikle somut olmayan şeyleri ifade etmek için kullanılır.

Örnek cümleler:

  1. The elusive thief managed to escape from the police. (Zor anlaşılır hırsız, polisten kaçmayı başardı.)
  2. Success seems elusive to many people. (Başarı birçok kişi için zor anlaşılır görünüyor.)
  3. The answer to this question remains elusive. (Bu sorunun cevabı hala müphem kalıyor.)
  4. The elusive nature of time makes it a fascinating subject. (Zamanın kaçamak yapması, onu ilginç bir konu haline getiriyor.)
  5. The elusive butterfly fluttered away before we could catch it. (Kaçamak yapan kelebek, onu yakalayamadan uçup gitti.)
  6. The meaning of the poem remains elusive even after multiple readings. (Şiirin anlamı, birden fazla okumadan sonra bile anlaşılmaz kalıyor.)
  7. The elusive quality of her beauty made her even more attractive. (Güzelliğinin zor anlaşılır niteliği, onu daha da çekici yaptı.)
  8. He pursued the elusive dream of becoming a famous actor. (Ünlü bir oyuncu olma zor hayalini takip etti.)
  9. The elusive scent of the flower filled the air. (Çiçeğin zor anlaşılır kokusu havayı doldurdu.)
  10. The elusive key to happiness remains a mystery. (Mutluluğun zor anlaşılır anahtarı hala bir sır olarak kalmaya devam ediyor.)
  11. The elusive concept of love has been debated for centuries. (Aşkın zor anlaşılır kavramı yüzyıllardır tartışılıyor.)
  12. The elusive fish was finally caught by the experienced fisherman. (Zor anlaşılır balık, tecrübeli balıkçı tarafından nihayet yakalandı.)
  13. The elusive meaning of the painting was the subject of much discussion. (Tablonun zor anlaşılır anlamı üzerinde çok tartışma yapıldı.)
  14. The elusive sound of the bird made it hard to locate. (Kuşun zor anlaşılır sesi, onu bulmayı zorlaştırdı.)
  15. The elusive truth about the incident was finally uncovered by the investigation. (Olayla ilgili zor anlaşılır gerçek, soruşturma sonucunda nihayet ortaya çıkarıldı.)
  16. The elusive qualities of the abstract painting made it hard to interpret. (Soyut resmin zor anlaşılır nitelikleri, onu yorumlamayı zorlaştırdı.)
  17. The elusive prey was too quick for the inexperienced hunter. (Zor anlaşılır av, tecrübesiz avcı için çok hızlıydı.)
  18. The elusive goal of world peace remains a distant dream. (Dünya bar

ışının zor hedefi, uzak bir hayal olarak kalmaya devam ediyor.)
19. The elusive character of the novel left readers with many unanswered questions. (Romanın zor anlaşılır karakteri, okuyucuları birçok cevapsız soruyla baş başa bıraktı.)

  1. The elusive source of the problem made it difficult to find a solution. (Sorunun zor anlaşılır kaynağı, çözüm bulmayı zorlaştırdı.)

Bu yazıya ilk yorumu sen yaz!

Hemen Yorum Yaz

Adını veya rumuzunu yazabilirsin.