Drowsily İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Drowsily İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Drowsily Nedir?


Drowsily, Türkçe karşılığı ile “uykulu bir şekilde” anlamına gelir. Bu kelime, özellikle yorgunluğun ve uykusuzluğun etkisi altında olan insanlar için kullanılır.

Örnek Cümleler:


1. She walked drowsily towards her bed. (Uykulu bir şekilde yatağına doğru yürüdü.)
2. The baby was drowsily sucking on his pacifier. (Bebek uykulu bir şekilde emzik emiyordu.)
3. He answered the phone drowsily. (Telefonu uykulu bir şekilde açtı.)
4. The driver was driving drowsily and almost caused an accident. (Sürücü uykulu bir şekilde araba kullanıyordu ve neredeyse bir kazaya sebep olacaktı.)
5. She sat drowsily in front of the TV. (TV’nin önünde uykulu bir şekilde oturdu.)
6. He spoke drowsily and could barely keep his eyes open. (Uykulu bir şekilde konuştu ve gözlerini zor açık tutabildi.)
7. The cat was drowsily curled up on the couch. (Kedi uykulu bir şekilde kanepeye kıvrılmıştı.)
8. She listened to the lecture drowsily and couldn’t concentrate. (Dersi uykulu bir şekilde dinledi ve odaklanamadı.)
9. He yawned drowsily and stretched his arms. (Uykulu bir şekilde esnedi ve kollarını gerdi.)
10. The old man was sitting drowsily on the bench in the park. (Yaşlı adam parktaki bankta uykulu bir şekilde oturuyordu.)
11. She read the book drowsily and eventually fell asleep. (Kitabı uykulu bir şekilde okudu ve sonunda uyuya kaldı.)
12. The students were nodding off drowsily during the boring lecture. (Öğrenciler sıkıcı ders sırasında uykulu bir şekilde başlarını sallıyorlardı.)
13. He ate his breakfast drowsily and barely tasted the food. (Kahvaltısını uykulu bir şekilde yedi ve yiyeceklerin tadını neredeyse alamadı.)
14. The dog was barking drowsily in his sleep. (Köpek uykusunda uykulu bir şekilde havlıyordu.)
15. She looked at the clock drowsily and realized it was already late. (Uykulu bir şekilde saate baktı ve artık geç olduğunu fark etti.)
16. He stumbled drowsily to the bathroom in the middle of the night. (Gece ortasında uykulu bir şekilde banyoya takıldı.)
17. The flight attendant was giving instructions drowsily over the intercom. (Uçuş görevlisi uykulu bir şekilde hoparlörden talimatlar veriyordu.)
18. She brushed her teeth drowsily and almost fell asleep standing up. (Dişlerini uykulu bir şekilde fırçaladı ve neredeyse ayakta uyuya kaldı.)
19. He

  1. He drove drowsily on the highway and had to pull over to take a nap. (Otoyolda uykulu bir şekilde araba kullanıyordu ve mola verip uyumak zorunda kaldı.)
  2. The little girl rubbed her eyes drowsily and asked for her bedtime story. (Küçük kız uykulu bir şekilde gözlerini ovuşturdu ve yatmadan önce masalını istedi.)

Bu yazıya ilk yorumu sen yaz!

Hemen Yorum Yaz

Adını veya rumuzunu yazabilirsin.