Dourness İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Dourness İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Dourness

Dourness, kelime anlamı olarak sertlik, somurtkanlık, karamsarlık gibi olumsuz duyguları ifade eder.

  1. Despite the party atmosphere, the dourness of the host was palpable. (Parti havasına rağmen ev sahibinin somurtkanlığı hissedilebilirdi.)
  2. Her dourness made everyone feel uncomfortable. (Onun somurtkanlığı herkesi rahatsız etti.)
  3. The dourness of the weather reflected her mood. (Hava durumunun karamsarlığı onun ruh halini yansıtıyordu.)
  4. The professor’s dourness made it difficult for students to approach him. (Profesörün sert tavrı öğrencilerin ona yaklaşmasını zorlaştırdı.)
  5. Despite the cheerful decorations, the dourness of the room made it seem gloomy. (Neşeli süslemelere rağmen, odanın karamsarlığı hüzünlü görünmesine neden oldu.)
  6. His dourness towards her was unexpected. (Ona karşı sert tavır sergilemesi beklenmedikti.)
  7. The dourness in her voice suggested that she was in a bad mood. (Sesindeki somurtkanlık, kötü bir ruh halinde olduğunu düşündürdü.)
  8. The dourness of the landscape added to the bleakness of the novel. (Manzaranın karamsarlığı romanın kasvetini arttırdı.)
  9. Despite her dourness, he found her intriguing. (Somurtkanlığına rağmen, onu ilginç buldu.)
  10. The dourness of the situation made it hard to find a solution. (Durumun sertliği çözüm bulmayı zorlaştırdı.)
  11. The dourness of his expression suggested he was unimpressed. (Yüz ifadesindeki sertlik, etkilenmediğini gösteriyordu.)
  12. Her dourness towards her colleagues made it difficult to work with her. (Meslektaşlarına karşı gösterdiği somurtkanlık, onunla çalışmayı zorlaştırdı.)
  13. The dourness of the funeral made it a somber occasion. (Cenazenin sert havası hüzünlü bir olaya dönüştürdü.)
  14. His dourness seemed to stem from his troubled past. (Onun sertliği, geçmişindeki sorunlardan kaynaklanıyor gibi görünüyordu.)
  15. Despite her dourness, he tried to make her smile. (Somurtkanlığına rağmen, onu güldürmeye çalıştı.)
  16. The dourness of the judge’s expression made the defendant nervous. (Hakimin yüz ifadesindeki sertlik, sanığı gerginleştirdi.)
  17. His dourness was a defense mechanism he developed to protect himself. (Sertliği kendini korumak için geliştirdiği bir savunma mekanizmasıydı.)
  18. The dourness of the news made everyone feel uneasy. (Haberlerin karamsarlığı her

kesimde rahatsızlık yarattı.)
19. Her dourness towards her children made them afraid to approach her. (Çocuklarına karşı sergilediği sert tavır, onların yanına yaklaşmaktan korkmalarına neden oldu.)

  1. The dourness of his expression softened when he saw his old friend. (Eski arkadaşını görünce yüz ifadesindeki sertlik yumuşadı.)

Bu yazıya ilk yorumu sen yaz!

Hemen Yorum Yaz

Adını veya rumuzunu yazabilirsin.