Doodle İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı
Doodle İle İlgili Cümleler
Doodle, İngilizce bir kelime olup “çizmek, karalamak” anlamına gelir. İşte size doodle kelimesiyle kullanabileceğiniz 20 örnek cümle:
- I like to doodle in my notebook during class. (Sınıfta defterimde karalamak yapmayı severim.)
- Her notebook was filled with doodles and sketches. (Defteri karalamalar ve çizimlerle doluydu.)
- She doodled a heart on the corner of her paper. (Kağıdının köşesine bir kalp çizdi.)
- He was doodling absentmindedly while on the phone. (Telefonda boş boş karalamalar yaparken.)
- The artist doodled a quick sketch of the scene. (Sanatçı sahnenin hızlı bir çizimini yaptı.)
- The margin of my notebook was filled with doodles. (Defterimin kenarı karalamalarla doluydu.)
- She doodled her name in bubble letters. (Balon harfleriyle ismini karaladı.)
- The meeting was boring, so I started to doodle to pass the time. (Toplantı sıkıcıydı, zaman geçirmek için karalamaya başladım.)
- He doodled a caricature of his boss on his notepad. (Patronunun karikatürünü not defterine karaladı.)
- The child was happily doodling with crayons. (Çocuk mutlu bir şekilde boyalarla karalama yapıyordu.)
- The margin of her notebook was filled with tiny doodles. (Defterinin kenarı minik karalamalarla doluydu.)
- He was doodling aimlessly while waiting for his friend. (Arkadaşını beklerken amaçsızca karalama yapıyordu.)
- She doodled a flower in the corner of her paper. (Kağıdının köşesine bir çiçek çizdi.)
- The student was caught doodling during a test. (Öğrenci sınavda karalama yaparken yakalandı.)
- He doodled a map to help him remember the directions. (Yönleri hatırlamak için bir harita karaladı.)
- She doodled a dragon in her notebook. (Defterinde bir ejderha karaladı.)
- He couldn’t concentrate on the lecture and started doodling instead. (Dersi dinlemekte zorlandı ve karalama yapmaya başladı.)
- The margins of the textbook were filled with doodles and notes. (Ders kitabının kenarları karalamalar ve notlarla doluydu.)
- She doodled a bird in flight on the blank page. (Boş sayfaya uçan bir kuş çizdi.)
- He doodled a stick figure of himself on the back of the receipt. (Makbuzun arkasına kendisinin bir çizgi film karakterini karaladı.)
- During the boring lecture, she began to doodle on her hand. (Sıkıcı derste, eline karalama yapmaya başladı.)
- The blank page in front of her inspired her to doodle a beautiful landscape. (Önündeki boş sayfa ona güzel bir manzara çizmek için ilham verdi.)
- He absentmindedly doodled a heart while thinking about his girlfriend. (Kız arkadaşını düşünürken dalgın bir şekilde bir kalp çizdi.)
- The doodles on the whiteboard showed that the meeting had been unproductive. (Beyaz tahtadaki karalamalar, toplantının üretken olmadığını gösterdi.)
- She doodled a cute cartoon character on the cover of her notebook. (Defterinin kapağına sevimli bir çizgi film karakteri karaladı.)
- He doodled a funny caricature of his friend and gave it to him as a gift. (Arkadaşının komik bir karikatürünü çizdi ve hediye olarak verdi.)
- The page was covered in doodles and notes, making it difficult to read. (Sayfa, karalamalar ve notlarla dolu olduğundan okumak zordu.)
- She doodled a butterfly in her journal while waiting for her flight. (Uçuşunu beklerken günlüğüne bir kelebek çizdi.)
- He doodled a portrait of his favorite celebrity during the boring meeting. (Sıkıcı toplantıda favori ünlüsünün portresini karaladı.)
- The child’s doodles on the wall showed off their artistic talent. (Duvara yapılan çizimler, çocuğun sanatsal yeteneğini sergiledi.)
Hemen Yorum Yaz