Divulge İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Divulge İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Divulge (Fiil) : açıklamak, ifşa etmek, ortaya çıkarmak

  • He refused to divulge any information about his past.
    ( Geçmişi hakkında herhangi bir bilgi ifşa etmeyi reddetti. )

  • The company doesn’t want to divulge its sales figures.
    ( Şirket, satış rakamlarını açıklamak istemiyor. )

  • She was afraid to divulge her secrets.
    ( Sırlarını açıklamaktan korktu. )

  • The newspaper refused to divulge the source of the information.
    ( Gazete, bilginin kaynağını açıklamayı reddetti. )

  • He didn’t want to divulge the location of the treasure.
    ( Hazine’nin yerini açıklamak istemedi. )

  • She couldn’t resist divulging the surprise party plan to her best friend.
    ( En yakın arkadaşına sürpriz parti planını ifşa etmekten kendini alamadı. )

  • The spy was afraid of being caught if he divulged his true identity.
    ( Gerçek kimliğini açıklarsa yakalanmaktan korkan casus. )

  • He eventually had to divulge the truth about his involvement in the crime.
    ( Nihayetinde suça karıştığı gerçeğini açıklamak zorunda kaldı. )

  • The lawyer refused to divulge his client’s personal information.
    ( Avukat, müvekkilinin kişisel bilgilerini açıklamayı reddetti. )

  • The celebrity didn’t want to divulge details about her private life.
    ( Ünlü, özel hayatıyla ilgili ayrıntıları açıklamak istemedi. )

  • The politician was criticized for divulging confidential government information.
    ( Siyasetçi, gizli hükümet bilgilerini ifşa ettiği için eleştirildi. )

  • The witness was afraid to divulge what he saw at the crime scene.
    ( Görgü tanığı, suç mahallinde ne gördüğünü açıklamaktan korktu. )

  • She finally divulged her feelings to him after keeping them bottled up for so long.
    ( Uzun süredir bastırdığı hislerini sonunda ona açıkladı. )

  • The company was forced to divulge the chemical ingredients in its products.
    ( Şirket, ürünlerindeki kimyasal içerikleri açıklamak zorunda kaldı. )

  • The journalist was threatened with imprisonment if he divulged any classified information.
    ( Sınıflandırılmış bilgi ifşa ederse, gazeteci hapisle tehdit edildi. )

  • He was worried about the consequences of divulging his medical history to his employer.
    ( Tıbbi geçmişini işverenine açıklamanın sonuçlarından endişeliydi. )

  • She didn’t want to divulge the fact that she had been fired from her previous job.
    ( Önceki işinden kovulduğu gerçeğini açıklamak istemedi. )

  • The government was accused of divulging sensitive military information to the public.
    ( Hükümet, hassas askeri bilgileri h

alka ifşa etmekle suçlandı. )

  • The company was fined for divulging confidential customer information.
    ( Gizli müşteri bilgilerini açıklamaktan dolayı şirkete para cezası kesildi. )

  • He promised not to divulge the secret recipe to anyone.
    ( Gizli tarifi kimseye ifşa etmeyeceğine söz verdi. )

  • The doctor was forced to divulge the patient’s medical condition to their family.
    ( Doktor, hastanın tıbbi durumunu ailesine açıklamak zorunda kaldı. )

  • She regretted divulging her insecurities to her colleagues at work.
    ( İş arkadaşlarına güvensizliklerini açıkladığına pişman oldu. )

  • The witness was under oath not to divulge any false information.
    ( Görgü tanığı, yanlış bilgi ifşa etmemek için yeminliydi. )

  • He was threatened with physical harm if he divulged any information about the criminal organization.
    ( Suç örgütü hakkında herhangi bir bilgi ifşa ederse fiziksel zarar göreceği tehdit edildi. )

  • The journalist was praised for divulging the corruption scandal that had been hidden for years.
    ( Yıllardır gizlenen yolsuzluk skandalını ifşa ettiği için gazeteci övüldü. )

  • She was shocked when her best friend divulged that she had been dating her ex-boyfriend.
    ( En yakın arkadaşının eski erkek arkadaşıyla çıktığını açıkladığında şok oldu. )

  • The company’s stock prices plummeted after it was divulged that they had been involved in illegal activities.
    ( Yasadışı faaliyetlere karıştıkları ortaya çıktığında, şirketin hisse senetleri hızla düştü. )

  • He didn’t want to divulge his political affiliation to his colleagues for fear of being judged.
    ( Yargılanma korkusuyla siyasi bağlantısını iş arkadaşlarına açıklamak istemedi. )

Bu yazıya ilk yorumu sen yaz!

Hemen Yorum Yaz

Adını veya rumuzunu yazabilirsin.