Dispensation İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Dispensation İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Dispensation

Dispensation, genellikle resmi olarak belirlenmiş kurallardan ya da gereksinimlerden muaf tutma anlamına gelir. Ayrıca, dinî bir otoritenin bir kişi ya da grubu, belirli bir kural veya inançtan muaf tutma yetkisini de ifade edebilir.

Örnek cümleler:

1. The government granted a dispensation to the company for paying taxes for the next two years. (Hükümet, şirkete önümüzdeki iki yıl vergi ödeme muafiyeti verdi.)
2. The university gave a dispensation to the students who were unable to take the exam due to illness. (Üniversite, hastalık nedeniyle sınava giremeyen öğrencilere muafiyet tanıdı.)
3. The priest had the power of dispensation to exempt certain individuals from fasting during Lent. (Papaz, Paskalya döneminde belirli kişileri oruç tutmaktan muaf tutma yetkisine sahipti.)
4. The coach gave a dispensation to the athlete to skip the morning practice session. (Antrenör, sporcu için sabah antrenmanını atlamak için muafiyet verdi.)
5. The government announced a dispensation for small businesses affected by the pandemic. (Hükümet, pandemiden etkilenen küçük işletmeler için muafiyet açıkladı.)
6. The hospital granted a dispensation to the patient for not wearing a face mask due to breathing difficulties. (Hastane, nefes almada zorluk çeken hasta için maske takmama muafiyeti verdi.)
7. The teacher gave a dispensation to the student for submitting the assignment a day late. (Öğretmen, ödevi bir gün geç teslim eden öğrenciye muafiyet tanıdı.)
8. The bishop had the power of dispensation to allow a couple to marry despite being related. (Piskopos, akraba olan bir çiftin evlenmesine izin verme yetkisine sahipti.)
9. The company received a dispensation to use a portion of the protected land for construction purposes. (Şirket, korunan alanın bir kısmını inşaat amaçları için kullanma muafiyeti aldı.)
10. The doctor granted a dispensation to the patient for not taking a certain medication due to allergies. (Doktor, alerjik reaksiyon gösteren hastanın belirli bir ilacı almama muafiyeti verdi.)
11. The university gave a dispensation to the foreign student for not meeting the language requirement. (Üniversite, dil gereksinimini karşılamayan yabancı öğrenciye muafiyet tanıdı.)
12. The church granted a dispensation to the couple for getting married outside of the regular hours. (Kilise, düzenli saatler dışında evlenen çifte muafiyet verdi.)
13. The government announced a dispensation for people who were unable to renew their passports due to COVID-19 restrictions. (Hükümet, COVID-19 kısıtlamaları nedeniyle pasaportlarını yenileyemeyen kiş

ler için muafiyet açıkladı.)
14. The teacher gave a dispensation to the student for not attending a class due to a family emergency. (Öğretmen, aile acil durumu nedeniyle bir derse katılamayan öğrenciye muafiyet tanıdı.)

15. The judge granted a dispensation to the witness for not revealing their identity in court. (Yargıç, mahkemede kimliklerini açıklamama konusunda tanığa muafiyet verdi.)
16. The restaurant received a dispensation to serve alcohol beyond the usual hours during a festival. (Restoran, bir festival sırasında normal saatlerin ötesinde alkollü içecek servisi yapma muafiyeti aldı.)
17. The principal gave a dispensation to the student for not wearing the uniform due to a medical condition. (Müdür, tıbbi bir durum nedeniyle öğrencinin üniforma giymeme muafiyeti verdi.)
18. The government announced a dispensation for certain industries to continue operating during a lockdown. (Hükümet, kapatma sırasında bazı endüstrilerin faaliyetlerine devam etme muafiyeti açıkladı.)
19. The bishop granted a dispensation to the parishioners for not attending the Sunday mass due to severe weather conditions. (Piskopos, aşırı hava koşulları nedeniyle Pazar ayinine katılamayan cemaate muafiyet verdi.)
20. The company received a dispensation to import certain goods without paying customs duties. (Şirket, gümrük vergisi ödemeden belirli malları ithal etme muafiyeti aldı.)